Babalık - Bölüm 43

556 21 9
                                    

Öğlene doğru havanın güzelleşmesiyle bahçeye çıktığımızda, Melek keyfimin kaçıklığını anlamış olacak ki beni neşelendirmek istercesine yanımdan ayrılmıyordu. Onun yanında huzuru bulmanın kolay olduğunu sanıyordum ama öğrendiklerimin ağırlığı ile ezilmeye de devam ediyordum. Kızımın bunlardan haberi olmasa bile ortamın gerginliğinden etkilendiğini fark edebiliyordum. Babasıyla kurmaya çalıştığı köprülere yardımcı olmaya çalışırken, Sancar hepsini yıkmaya yemin etmiş gibiydi.

Gerçekten de buraya gelerek doğru bir karar mı almıştım? Her geçen gün bunu daha da sorguluyordum. Kızımı nasıl bir keşmekeşin içine sokmuştum? Karadağ'daki hayatımızdan ne farkı vardı burada yaşadıklarımızın? Aslında sadece simalar değişmişti, yaptıkları kötülükler olduğu gibi devam ediyordu. Belki oradan tek bir farkı vardı, o da artık yalnız olmamamızdı.

Atıştırmalık gibi geçirdiğimiz saatlerin ardından Gediz bahçede hala da güneş varken yürümeyi teklif ettiğinde bir saniye bile beklemeden kabul ettim. Kızım uslu bir şekilde Refika Teyzesinin yanında oturmaya devam ettiğinde, havuzun yanından bir alt bahçeye indik. Bahçe gerçekten de büyüktü.

"Şikâyette bulunacağım." Önümüzde uzanan Bodrum manzarasına baktığımda içimde tuttuğum şeyleri bir bir söylemeye başlayacaktım, zira artık tutacak gücüm kalmamıştı.

"Hakkın." Gediz onaylarcasına söylediğinde onunda bu konuda benim yanımda olacağını biliyordum.

"İlk önce velayet davasını açacaktım ama fikrimi değiştirdim." Ceketimi çekiştirerek söylediğimde bahçedeki çiçeklere bakıyordum. Bahar gelmiş gibi açmışlardı ama ben neden öyle hissedemiyordum?

"O konuda hala da ciddisin." Bu düşüncelerimi Gediz'e evinde de açmıştım, yine bir bahçede bunu konuşuyorduk ama bu sefer konumumuz farklıydı.

"Halise Hanım Muğla'ya Sancar'ı yeniden elde etmek için geldiğimi söyledi bana, düşünebiliyor musun?" Tartışmanın detaylarını vermek istemiyordum ama, ağzımdan çıkmıştı bir kere.

"Benim nelere katlandığımı bilmeden herkes işine geldiği gibi konuşuyor ama artık yeter." Aniden durduğumda Gediz'de benimle beraber durdu.

"Bu yaptıklarını yanlarına bırakmayacağım. Bu yaşadıklarımızın hiçbirini ne kızım ne de ben hak ediyoruz."

Sessiz kaldığında aslında bu konuşmayı kendimle yaptığımı biliyordu.

"Melek aptal bir çocuk değil. Bilmese bile neler olduğunun farkında."

"O yüzden Sancar'la gitmek istemedi, değil mi?" Yüzünde üzgün bir ifade oluştuğunda cevabını bildiği halde sordu. Onu başımla onayladığımda devam ettim.

"Melek'in bu huzursuzluğun içinde büyümesini istemiyorum. O yüzden ne olursa olsun, Melek'in o konağa geri dönmesine izin vermeyeceğim."

Bunu kendime söylüyordum çünkü ne kadar çok tekrarlarsam, o kadar çok aklıma girerdi ve hedefime ulaşmam kolaylaşırdı. Bahçede manzaraya karşı öylece dururken söylemek istediğim başka şeylerde vardı.

"Burada da daha fazla kalamayız." İtiraz edeceğinden emin olsam da söyledim.

"Bunu yeteri kadar konuştuğumuzu düşünüyorum Nare." Kaşlarını çatarak baktığında devam etti. "Muğla'dan gitmeyeceksiniz."

Gözlerimi kısa süreliğine de olsa kapattığımda başımı olumsuzca salladım. "Yanlış anladın. Buradan derken, evden bahsediyordum." Elimle artık arkamızda kalan evlerini işaret ettim.

"Her ne kadar Refika Hanım'la buzları eritmiş olsak da burada yaşanan gerginlik, bir yerde de benim yüzümden oldu." Ayağımın altında kalan taşı öylesine yuvarladım. "Sizin aranızı bozduğum yetmediği gibi, ahiretliklerin de aralarının açılmasına sebep oldum."

Tamam Mı, Devam Mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin