Işıkları yanan caddeden geçerken Melek'le buraya geldiğimiz ilk geceyi hatırlamıştım. O zamanki gerginliğim, sıkıntılarım, kafamdaki düşüncelerin hepsi şimdi yerini biraz da olsa huzura bırakmıştı.
Muğla'ya geldiğimizden beri az şey yaşamamıştık tabii ama artık o içimde hissettiğim bilinmezlik kaybolmuştu. Karadağ'daki gibi yalnız da değildik, bizi gerçekten önemseyen insanlarla etrafımız çevriliydi. Ya da bu durum kızım için öyleydi, kendim için bundan pek emin değildim.
Gide gele yoluna alışkın olduğum yöne sinyal verdiğimde Melek'in sesiyle bakışlarımı dikiz aynasına çevirdim.
"Bu gece seninle kalamaz mıyım anne?"
Melek Bodrum'da gezdiğimizden beri aralıklara bu soruyu sorup duruyordu. Birkaç kere dikkatini dağıtarak cevap vermekten kaçmayı başarsam da bu sefer arabadaki sessizlikle daha fazla susamayacağımı biliyordum.
Arabayı garaj yolunun sonunda durdurduğum da Gediz'in arabasını görememiştim. Acaba bu gece mesaiye mi kalacak diye düşünürken Melek'in üzülmesini istemiyordum. Buraya onun için gelmiştim. Oturduğum yerden inip Melek'in kapısını açtığımda eğilerek ona baktım.
"Biraz daha babanda kalman lazım Melek." Emniyet kemerini çözmek için hareketlendiğinde ona yardım ettim.
"Hani seninle konuşmuştuk ya, az daha sabretmemiz lazım diye." Bacaklarını sarkıtarak başını öne eğdiğinde bunu gözlerini kaçırmak için yaptığını biliyordum.
"Hem babanla da beraber vakit geçiriyorsunuz işte." Bana bakması için yanağını okşadım. "Ona baba olmayı sen öğreteceksin Melek."
Oturduğu yerden kalkması için elimi ona uzattım. Küçük parmaklarını avucumun içine bıraktı. "Zaten şu ev bir istediğimiz ayara gelsin, bir daha hiç ayrılmayacağız."
Cümlemin üzerine gözlerini dikip bana baktığında ona gülümsedim. Gerçekten de böyle olacaktı çünkü, kızımla bir daha ayrılmayacaktık. Babası yanında olsa da olmasa da.
Evin basamaklarına doğru yürüdüğümüzde başka bir araba sesini duymamla başımı garaj yoluna çevirdim. Gediz gelmişti. Arabayı park etmesini beklerken Melek'in bir anda elimi bırakmasıyla arkasından seslendim.
Gediz'i her gördüğünde böyle yapıyordu, ona hiçbir sorun yokmuşçasına koşuyordu. Benim elimi bırakıp belki de hala da ona yabancı olan birisine nasıl böyle davrandığını, güvenebildiğini anlayamıyordum.
"Melek." Gediz arabasının önüne gelip Melek'i karşılamak için çöktüğünde birbirlerine sarıldılar. Onlara belli etmemeye çalışıyordum ama kaşlarım şaşkınlıkla havalanmıştı.
"Nereden çıktın sen?" Kendini biraz çekip sordu.
"Sizi özledim."
Gediz'in yüzündeki gülümseme silinmeden Melek'in başının üstünden öptü. "Bende seni özledim."
"Baskı çok fazlaydı." Sessizce söylediğimde elimle Melek'i işaret ettim.
Bakışlarını kızımdan çekip bana baktı. "Gelmekle ne iyi yapmışsınız."
Ardından Melek'i çevik bir hareketle kucağını alıp benim olduğum yere doğru yürümeye başladı. Onlar için kapının ziline basarken aklıma anahtarlarımın olduğu gelmişti ama artık çok geçti tabii. Elinde bir tabakla kapıyı Müge Abla açtı.
"Hoş geldiniz." Onunda yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Hole geçip de Gediz Melek'i kucağından indirdiğinden Müge Abla Melek'e baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tamam Mı, Devam Mı?
FanfictionSeninle beraber bir ev yapmaya çalıştım. Ama kapılar başka tuzaklara açıldı, merdivenler ise bir koridora çıkmadı. Değişmeye başladım. Çenemi kapalı tutmaya, daha ağır başlı, daha güzel, daha az uyanık olmaya çalıştım. Sonra da beni öldürdün, hem de...