"Bakmıyorum, bakmıyorum, bakmıyorum!" Uykumun içinden birisinin sesini duyduğumda yüzümü ekşiterek başımı yavaşça hareket ettirdim. Dün gece zaten hem fiziksel hem de zihnen çok yorulmuştum. Biraz daha uyusam ne olurdu sanki?
"Ne oluyor?" Yalnızca kendimin duyabileceği bir ses tonuyla mırıldandığımda gözlerimin içine giren güneş ışınlarını ellerimle engellemek istercesine siper etmiştim. Neler olduğunu anlamak için gözlerimi kısarak açtığımda Gediz odanın tüm perdelerini açıyordu, güneş olduğu gibi odanın içine dolmuştu.
"Sen böyle ilk günden işine geç kalırsan, patronunda seni hiç rahat bırakmaz haberin olsun."
Hala da neler olduğunu anlamaz bir şekilde yatakta oturur pozisyona geçmeye çalışırken kısık gözlerimle ona bakıyordum. Sabah sabah bu enerjiyi nereden buluyordu?
"Ne patronu?" Ellerimle saçlarımı düzeltirken sordum. "Neyden bahsediyorsun?"
Sanki sorduğum soru çok saçmaymış gibi dudaklarını büzerek bana baktı. "Bugün marinada ilk iş günün Nare, orada çalışacaksın ya hani."
Şu mesele. Evet, dün gece orada çalışacağımı söylemişti ama ben ona kesin bir cevap vermemiştim. Nasıl kendinden bu kadar emin bir şekilde konuşabiliyordu, anlayamıyordum.
Sonra karşımda dikilmekten vazgeçip odanın diğer tarafındaki berjerlerin yanına gitti. Pufun üzerine koyduğu kese kağıdı torbalarla ilgilenmeye başladı. Oturduğum yerden kalkıp onu daha iyi görebileceğim bir yerde durdum.
"İyi de orada çalışmayı kabul ettiğimi söylemedim ki." Göğsümün üzerinden kollarımı birleştirirken ona söyledim.
"Ben de dün gece oldukça net konuştuğumu hatırlıyorum." Torbaların içini karıştırmaya devam ediyordu.
"Ben onun olduğu bir yerde çalışmak istemiyorum Gediz." İnatla ona bakıp söylediğimde, o bakışlarını torbalardan hiç kaldırmadı. Onunla konuşurken yüzüme bakmasına alışkındım, böyle yapması hoşuma gitmemişti. Kaşlarımı çatarak ona söylendim. "Neye bakıyorsun öyle sen?"
En sonunda yüzüne bir gülümse yerleştirip elinde bir parça kıyafetle yanıma gelmeye başladığında konuştu. "Senin dün mağazada beğendiğin birkaç parça kıyafeti getirdim."
Şaşırarak ona bakmıştım. Sabahın köründe böyle bir şeyi nasıl yapmıştı? Belki daha da önemlisi, bunu neden yapmıştı?
Elindeki kahverengi eteği üzerime tutarken kendi kendini onayladı. "İlk gün için harika olacak."
Tuttuğu eteği hızlıca elinden çekerken mutsuz bakışlı yüzünü kaldırdı. "Sancar'ın olduğu bir yerde çalışmayacağım."
Sabah sabah onun adını söylemek hiç iyi gelmemişti ya, neyse. Sanki bir çocuğa dert anlatırmış gibi söyledim, Melek bile bu kadar değildi. "Tamam mı?"
Gözlerini devirdi. "Sancar doğru düzgün marinaya gelmez bile. Onun işi zeytinlikte."
Elimle onu işaret ederek gösterdim. "Ya siz ortak değil misiniz? Eninde sonunda oraya gelecek."
"Dert ettiğin şeye bak." Kaşlarını kaldırarak söyledi. "Onun orada olacağı günler, sen gelmezsin ya da başka bir çözüm yolu buluruz."
Elimde tuttuğum etekle yatağın ucuna oturdum. "Olmaz." Bakışlarımı ona kaldırarak söyledim. "Marinada çalışamam Gediz."
Anlıyordum, bana yardım etmek istiyordu ama bu fazla ileriye gitmek olacaktı. Zaten Sancar'la yeterince yüz göz olmuştuk, beraber bulunduğumuz her yerde gerilim artıyordu. Bari çalışma ortamlarında huzursuzluk olmasındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tamam Mı, Devam Mı?
FanfictionSeninle beraber bir ev yapmaya çalıştım. Ama kapılar başka tuzaklara açıldı, merdivenler ise bir koridora çıkmadı. Değişmeye başladım. Çenemi kapalı tutmaya, daha ağır başlı, daha güzel, daha az uyanık olmaya çalıştım. Sonra da beni öldürdün, hem de...