Yalnızca Şefkat - Bölüm 34

488 18 17
                                    

Anlamlandırmayarak nereden geldiğini bilmediğim bu çıtırtıların sebebi ne diye merak ediyordum. Sanki üstlerinde tonlarca ağırlık varmış gibi gelen göz kapaklarımda bana hiç yardımcı olmuyordu.

Kaşlarımı çatarak yavaşça gözlerimi araladığımda nasıl uyuyakaldığımı bilmiyordum. Ya da gerçekten de uyuya mı kalmıştım? Halbuki en son o alt geçitte neler yaşadıklarım hakkında konuşuyorduk.

Biraz daha kendime geldiğimde terasın camekanından dışarı baktım. Hava neredeyse kararmıştı, demek ki uyumuştum.

Kızımla bir başka ortak özelliğimizde buydu işte. Ne zaman üzülsek veya bir şey için moralimiz bozulsa, kendimizi uykunun güvenli kollarına atıyorduk. Yani en azından Melek kendini benim kollarıma atıyordu ve sonucunda da huzurla uyuyordu. Bende onun yanımda olduğunu bilmemle uyumaya çalışıyordum ve bir şekilde ikimizde rüya aleminde bunu unutuyorduk.

Peki ya şimdi? Ne kızım yanımdaydı ne de onunla beraber huzurlu bir yerdeydik.

Burada kendimi güvende mi hissetmiştim?

Gözlerimi kırpıştırarak şu uyku sersemliğimi üzerimden atmaya çalıştım. Duyduğum çıtırtıların sebebini şimdi daha iyi anlıyordum. Teras kapısının yanındaki duvarda bir şömine vardı ve herhalde Gediz onu yakmıştı. Şöminenin uzun zamandır yandığı belliydi ve evin de serinliği kırılmış gibiydi.

Yoksa sadece burada olduğum için değil, burada onunla olduğum için mi güvende hissetmiştim? Onun bana zarar vermeyeceğini bildiğim için mi kollarında uyuya kalmıştım?

Düşüncelerimin tekrardan baş göstermesiyle derin bir nefes alarak yüzümdeki saçlarımı çektim.

Ne gerek vardı aklımdan bunları geçirmeye? Kötü bir zamanımdı ve bana yardım etmişti işte. Ne vardı bunda? Gereksiz anlamlar yüklememeliydim belki de.

Kendime gelmemle üstümde örtülü olan pelüş battaniyeyi de yeni fark ediyordum. Yüzümden çektiğim elim battaniyenin üzerinde kalırken, masada çantam dışında her şeyin toplandığını da görmüştüm. Pamuk gitmişti, aynı şekilde ilk yardım kiti de.

Kağıtlar da yoktu. Onları nereye koymuştu? Belki de çantamın içine geri yerleştirmişti. Fakat bu çok saçma olurdu, çünkü bir şekilde onu avukatlarına ulaştırması gerekiyordu.

Başımı yastıktan kaldırmamla beraber pelüş battaniyeyi de etrafımda sardım. Uykudan yeni kalkmış sayılırdım, ister istemez ürpermiştim.

Çantamı yanıma almak için eğilirken, bir yandan da evi kolaçan ediyordum. Gediz neredeydi? Terasa da bir bakış attım ama orada da gözükmüyordu.

En sonunda adını seslenecektim ki sokak kapısının açılma sesini duydum. Geleceği yöne bakmak için başımı çevirdiğimde, elinde birkaç saklama kabına benzer bir şeyle gözükmüştü.

"Uyanmışsın." Yüzünde bir tebessümle elindekileri mutfağın oturma grubuna bakan tezgâhın üzerine koyarken söyledi.

"Keşke uyumama izin vermeseydin." Aslında neden bu kadar çok uyuduğum belliydi, dün geceden beri doğru düzgün bir şekilde dinlenememiştim. Bütün gece kafamda kurup durmuştum.

Bir yandan kaplarla ilgilenirken bir yandan da beni dinliyordu, biliyordum.

"Hava kararmış, baksana."

Tek omzunu silkerken söyledi. "Kıyamadım."

Mahcup bir şekilde gülümsediğimde başımla uğraştığı işi işaret ettim. "Onlar ne?"

Tamam Mı, Devam Mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin