"Hadi, içeri geçelim." Durduğumuz yerde artık kendini iyice hissettirmiş olan akşam serinliğinin ardından, Gediz kollarımdan tutarak kalkmama yardımcı olduğu sırada söyledi. Belki soğukluğu fiziksel olarak hissedebiliyordum ama damarlarımdan akan kan, hiç de öyle demiyordu. "Hasta olmanı istemiyorum."
Tabii Gediz'i ikiletmemin bir alemi yoktu. O yüzden ellerinden yardım alarak oturduğum yerden kalktım. Neyse ki çimler yeni sulanmamıştı. Yoksa dizlerimde ve oturduğum her yerde izleri kalacaktı.
Kollarımı kendime çektiğimde, üstümü şöylesine bir silkeledim ve Gediz'in yanından yürümeye dikkat ederek, beraber hareketlendik.
"Hayret, Melek senin peşine takılmamış." Gediz'e bakarak söylediğimde, yüzünde bir tebessüm oluştuğunu gördüm. O da bakışlarını bana çevirerek cevapladı.
"Ablamın yüzünü öyle görünce bir şeylerin olduğunu anladım."
Salonu öylesine değişik bir halde terk etmiştim ki Müge Ablanın telaşlanmamış olması imkansızdı. Büyük ihtimal benim için endişelenmişti ve peşimden de eve gelen Gediz'i göndermişti.
"Melek'le benim yerime ilgilenmek istemesi de beni iyice şüphelendirdi."
Eğer ablası Melek'i yanına almasaydı, bizde bu kadar rahat bir şekilde konuşamazdık. Bahçede yaşadıklarımızı da yaşayamazdık tabii. Yavaş adımlarla eve yürümeye devam ederken, içeride bir hareketlilik yok gibi gözüküyordu.
"Ne anlattı sana?" Gediz birden olduğu yerde durdu ve bana döndü.
Böyle bir soru sormasını beklemiyordum ama kimden bahsettiğini de anlayabiliyordum. Ben de Gediz'in karşısında durduğumda, sadece omuzlarımı silktim ama yüzümdeki tebessümü unutmadım.
"Her şeyi."
Bilmem gereken her şeyi söylemişti ablası bana. İyi ki de söylemişti. Yoksa Gediz'in eğer ben zorlamazsam, bana anlatmayacağını biliyordum. Madem Gediz böyle düşünüyordu, o zaman ben de biraz onunla oynayabilirdim. Belki bu sefer ablasından çok daha fazlasını anlatırdı bana.
"Detayını da öğrenmek isterim." Aramızda zaten az olan mesafeyi kapattığında ve yine yüzüklerimin olduğu elimi avcuna aldığında, artık bu davranışı bana o kadar da tuhaf hissetmiyordu.
Hatta alışmış bile sayılırdım. Dokunuşlarını benden kaçırmıyor olması hoşuma bile gidiyordu. Bu teması hissetmeyeli neredeyse yıllar oluyordu.
"Belki daha sonra." Bakışlarım kısa süreli de olsa ellerimize kaydığında söyledim. Önümüzdeki çalılıklardan dolayı bizi kimsenin göremeyeceğini biliyordum ama yine de başımla evi işaret ettim.
Hem Müge Abla son durumumuzun ne olduğu merak edip, pencerelerin birinden bizi izliyor olabilirdi.
"Gözler bu kadar üzerimizde olmadığı bir zaman."
"Sanırım bunu halledebilirim." Bana güvence verircesine elimi sıktığında Gediz'in de yüzünde bir gülümseme oluştu.
Eskiden olsa bunun olabileceğini düşünmezdim. Ama şimdi, yalnız kalmak ve neler olabileceği hakkında konuşabilmek için zamana ihtiyacımız olacaktı. Artık aramızda hiçbir engelin olmadığının farkındalığı ile hareket etmek, beni bir tuhaf hissettiriyordu.
Tanıştığımız ilk zamanlar, Gediz'le yalnız kalmak benim için bir tabu gibiydi ama gün gittikçe, bunu kırdığımı da hissedebiliyordum. Hatta her seferinde kendimi frenlemeye çalışıyordum. Ama artık o öpücükten sonra ne önemi vardı ki? Onunla ilgili tüm tabularım yıkılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tamam Mı, Devam Mı?
FanfictionSeninle beraber bir ev yapmaya çalıştım. Ama kapılar başka tuzaklara açıldı, merdivenler ise bir koridora çıkmadı. Değişmeye başladım. Çenemi kapalı tutmaya, daha ağır başlı, daha güzel, daha az uyanık olmaya çalıştım. Sonra da beni öldürdün, hem de...