22- Bir matbaayı ve eski dostları ziyaret

282 48 18
                                    

Hava güneşliydi.

Üzgünlüğüm hala üzerimde,
Gerçekleri görmediğim her an beynimdeydi.
Gözlerim kısıldı, hızlıca yürüdüğüm taş yolu geçerek dar bir sokağa girdim.

Bulmak istediğim iki kişi vardı.
Yalnızsam eğer, bir başıma kalmış ve ihanete uğramışsam gidebileceğim iki kişi vardı.
Ki ben ihanete uğramıştım ve yalnızlığımla kaçacak bir yer arıyordum.

Kısaca,
Bir matbaaya gittim.

Etrafa bakındım, gözlerim tanıdık kişileri aradı.
Süzdüm, etrafı soydum, tanıdık mekanda tanıdık kişilere bakındım.
Buldum sonra.

"Baekhyun, bu sen misin?"

Hızla arkamı döndüm, Jeongin'i gördüm.
En son iki ay önce görüştüğüm arkadaşım, beni gördüğü an ağlamaya başladı.
Şaşırdım ama yanına gidip gülümsedim.
Bana baktı, dudaklarını büzdü.
Biz olanları duyduk, dedi. Kalbim kırıldı.
Başımı aşağı eğdim.

Tüm acı yüreğime işlemişti, yine de biraz olsun kendimi toparlayıp buraya gelebilmiştim.
Zaman geçmeden sindirilmiyordu ve benim biraz daha zamana ihtiyacım vardı.

Jeongin yanıma gelip sarıldı.
Arkadan gülümseyerek gelen Hyunjin'i gördüm.

Burada olmamı beklemedikleri belliydi.

"Ben yazmaya geldim."

Jeongin, Hyunjin'in yanına geçerken dikkatle bana baktı. Hala ağlıyordu. Ağlama artık, dedim. Sadece iki aydır görüşmedik.
Ona mı ağlıyordum sanki, dedi.
Herkes iki saniye bu cümleyi düşündü.
Ona ağlamıyordu, biliyordum. Çektiğim şeye ağlıyordu.
Kafa salladı, Hyunjin'in koluna yaslandı.
Gülümsedim.

İlk önce Chanyeol'le son gecemiz aklıma geldi.
Sonra sabah babamı görmeye gittiğimizde bulamayışımız.
Babamın vatan haini çıkıp asılmak üzere olması,
Chanyeol'un babasının babamı kurtarması...
Güldüm, kaçışımı hatırladım.
Chanyeol'un bildiğini öğrenip kaçarken ben, onun gitmemem için bağırması,
Benim arkama bakmadan kaçıp gitmem...

Sonra da buraya gelmiştim zaten.

Unutalım, dedim.
Daha önemli şeyler var şu an.
Yazılarımızı yazalım, dağıtalım, herkese duyuralım.
Bizi sömüremeyeceklerini, topraklarımızı alamayacaklarını yüzlerine vuralım.

Hyunjin kafa salladı. "İşte Baekhyun döndü."
Jeongin kafasını kaldırıp ona baktığında tereddütle ikisine baktım.
Son görüşmemizden bu yana sanki bi değişmişlerdi.
İnceledim, Jeongin'in nasıl Hyunjin'e yapıştığını fark ettim.

"Çıkıyor musunuz siz?"

Jeongin'in utanıp geri çekildiğini gördüm.
Hyunjin güldü ve Jeongin'in saçlarını karıştırdı.
Daha sonra bozulan saçlarını okşayıp düzelttiğinde içim huzur doldu.
Demek çıkıyorsunuz, dedim.
Jeongin daha çok utandı.
Hyunjin ise onun yanağından bir makas alıp konuştu.

"Çok tatlısın."

"Hayır."

Jeongin utandı, güldü, inkar etti.
Bu üçlemeye o kadar aşinaydım ki gülmeden edemedim.
Özlemişim sizi, dedim.
Sonra oturup konuşmaya başladık. Yapmamız gerekenlerden, savaşamıyorsak oturup izlemeyeceğimizden bahsettik.
Jeongin ve Hyunjin anlattıklarımı dinledi, kabul etti.
Daha çok kişiye ihtiyacımız var, dendi.

Jongdae ve Sehun'a haber vermeyi önerdim.
Hyunjin ve Sehun biraz kavgalıydı.
Ama şu durumda önemi yoktu.
Kabul edildi.

Hemen onlara göndermek üzere iki mektup yazdık ve işe koyulduk.

Biz yazacaktık, halk okuyacaktı.

Elimizden sadece bu geliyorsa, biz de bunu yapardık.

________

Jeongin ve Hyunjin

Jeongin ve Hyunjin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

hyunin :)

Tha Méli | ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin