33- Bir düşmanı sevmese, böyle ağlamazdı

242 47 27
                                    

Birkaç günde toparlandım.

Oturup düzgünce düşündüm.
Kendi düşüncelerimi, Baekhyun'u ve olanları tarafsızca inceleyerek ne yapmam gerektiğine karar vermeye çalıştım.

Baekhyun'un tek isteği bir düşman olmamamdı.
O zaman affederdi.

Tamam, dedim. Düşman olmam o zaman.

Ama,
Son görevimi yapıp evden gidecekken
Son görevimin Baekhyun'u öldürmek olduğunu bilmiyordum.
Onu neredeyse öldürecektim.
Neredeyse yanıp kül olacaktı ve bunun sorumlusu ben olacaktım.
Eğer gerçekten başına bir şey gelmiş olsa dayanamazdım.

"Sorun değil, Chanyeol. Ben iyiyim"

Onun için sorun değildi belki.
Ama ben bunun ağırlığını taşıyamıyordum.

Çok düşündüm.
Ne yapmam gerek?
Baekhyun ne yaparsam daha az üzülür?
Hangi sözlerim canını acıtır?
Hangi sözlerim onu mutlu eder?
Onu ne kadar kırdım?
Beni hala affedebilir mi?

Düşündüm, düşündüm, düşündüm.

Sonra tüm hatalarımı kabullendim.

Onu o şekilde bırakıp gittiğim için pişman oldum.
Ona zarar vermiştim. Yüzüne bile bakamamam normaldi, yine bunu yaşasam belki yine böyle yapardım.
Ama sonrasında bunu kabullendiğimde gönlünü almayı da bilecektim.
Eksik olan buydu işte.
O eksikti.
Benim onun gönlünü almam gerekiyordu. 

Tüm hataların üstüne onu bırakma hatasına da düşemezdim.

O zaman ne ben kendimi affederdim ne o beni affederdi.

Durdum, düşündüm.
Baekhyun çok farklı bir insan, dedim.
O kadar farklı ki üstüne saatlerce düşünsem, yine şaşırtıyor.
Her zaman şaşırtıyor.
Bir lafı bunu yapabiliyor.
Ya da en ufak bir hareketi bile...

Durdum, düşündüm.

Ilık bir geceydi.
Yine balkondaydım.

Yemekten sonra babam ve Baekhyun'un babası evden gittiğinde balkona çıkıp sessizce yıldızları izlemek güzeldi.
Bunu çok seviyordum, huzur güzeldi.
Sonra aklıma n gece geldi.
Zaten hiç aklımdan çıkmamıştı.

Baekhyun'un güzelliğini hatırladım, birden gerildim.
Dün gece o kadar güzeldi ki düşündüğümde ne yapacağımı şaşırıyordum.
"Bir insan nasıl bu kadar güzel olabilir?"
Söylendim, düşündüm, bekledim.

Yanıma gelirdi belki.

Geldi.

Yavaş adımlarla büyük terasa çıktı, üstündeki battaniyeyi kendine sararak yanıma oturdu.
Yanıma oturmasına şaşırdım, yan profilini inceleyerek sordum.
"İyi misin? Ağrın var mı?"
Dün onu yormuş olabileceğimden korktum.
Yüzünü inceledim, inceledim, bana dönmesini bekledim.
Yüzüme bakmıyor, sürekli dudaklarını yalıyor, dalgın gözüküyordu.
Ben beklerken o yavaşça gülümsedi.
Kafa salladı ve yüzüme baktı.
İyiyim, dedi.

Sonra kızarık gözlerini fark ettim.

"Baek, sen..."
Duraksadım, iyice yüzünü inceledikten sonra devam ettim.
"Ağladın mı?"
Sorduğumda gözleri doldu, dudaklarını büzdü ve kafa salladı.
Ağladığını onayladı, garipti.
Ne yapacağımı şaşırdım ama bana yardımcı oldu.

Battaniyeyi iyice kendine sardı, gözlerime baktı, sonra bakışlarını çekerek kollarım arasına girdi.
Başını göğsüme yaslayıp belime sarıldığında şaşırdım.
Üzgünüm, dedi.

"Biraz böyle kalmama izin ver. Biraz ağlamama izin ver."

Sonra kollarımı sıkıca bedenine doladım.
Sessizce ağlıyor, bedeni titriyordu.
Sanki bir şeyden korkmuş bana sığınmak ister gibiydi.
Ama neyinin olduğunu bilmiyordum.
Neden üzgün olduğunu sormak istedim,
Yapamadım.

Ellerim sırtını okşadı, o göğsümde ağladı.
Belki bir düşmanı sevmese,
Böyle ağlamazdı.

Kararımı kesin bir şekilde verdiğimde bir çanta hazırladım.
Bu evden gitmek yürek isterdi.
Benim bu yüreğim vardı,
Babamın karşısına çıkacak yüzüm de vardı.
Sadece kargaşa çekecek halim yoktu.

O yüzden bir gece vakti,
Evden çıkmadan önce bir mektup yazdım.

Sonra terk ettim.

Ve evi terk ettiğimde
Zerre pişmanlık hissetmedim.

Tha Méli | ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin