42- Doğru bildiğimiz yanlışlar

195 36 15
                                    

"Efendim, geldiniz."

İfadesiz bakışlarımla kafa salladım.
Geldim, dedim. Bir bakacağım, sonra hemen gideceğim.
Ellerim saçlarımı düzeltti, rüzgardan sertleşmiş saçlarım yumuşadı. Ardından birkaç adımla merdivenlere yöneldim.
Çıktım, çıkınca babamın odasına yürüdüm.
Ev fazlasıyla sakindi. Karanlık ve iç karartıcıydı. Herkes susmuş, en ufak ses çıkarmıyordu.

Kapıyı açıp içeri girdim.

Gözleri kapalı, yüzü solgun...
Uyuyordu.
İçimdeki tüm öfke dinmişti, ona kızma gibi bir düşüncem yoktu.
Yanına yaklaşırken dikkatle suratını incelemeye devam ettim. Tam başında dikildiğimde gözleri açıldı.
İlk önce şaşırdığı fazlasıyla belliydi. Sonra kızgın bir yüz ifadesiyle konuştu.
"Neden geldin?"
Dimdik yüzüme baktı, belki de gelmemi istemiyordu.

Dediği şey şaşırtmıştı.

Hastaymışsın, dedim.
Umrunda mı, diye sordu.

O an ne diyeceğimi bilemedim.
Buraya gelirken aklımda sadece Baekhyun vardı.
Babamla konuşacaklarımı düşünememiş, ne söylemem gerektiğine karar verememiştim.

Derin bir nefes aldım.
"Yardımcın süreki geldi ve rahatsızlık verdi. Onu bir daha yakınımda görmek istemiyorum. Net mi?"
Kızgın suratı yumuşadı, sanki kırılmıştı.
Kafa sallayıp onayladığında dediğime üzüldüğünü anladım. Bunu söylemek için geldiğimi düşünüyor olmalıydı.

"Sadece bakmaya gelmiştim."

Kapıya doğru ilerledim.

"Bir de...
Artık çekilin."

Gözlerindeki şok ifadesi beni üzmedi.
Kapıdan çıktım.
Belki de onu bir daha görmemek üzere...

Kapıdan çıktığımdaysa,
Anılarımızı da kapının eşiğinde bırakmak istedim.
Onları bırakırsam buraya gelmeme sebep olan şey, anılarım, beni bir daha buraya getirmezdi.
İstedim, istedim ama o kadar kolay değildi.
Özellikle de o an...
Bana her şeyini verip beni büyüten adama ihanet etmişken anılarımıza da ihanet etmek çok zordu.
Benim hayatım ve benim kararlarım, dedim.
Ama benim için yaptığı şeyleri görmezden gelmek o kadar kolay değildi.
Özellikle de bana son kez baktığında...
Benim için elinden geleni yapıp beni iyi birisi yapmaya çalışan adamı hayatımdan çıkarmışken anılarımızı unutmak çok zordu.
Benim hayatım...

'Her neyse Chanyeol. Karanını verdin.'

Düşüncelerimden kurtulmaya çalıştım.

Baekhyun'un eski odasına gitmeye karar verdim.
Belki düşüncelerimden kurtulmama yardım eder, dedim.
Gittim, kapıyı açıp içeri girdim, kapıyı kapattım.
Eski ve toz tutmuş kapıya yaslandığımda derin bir nefes aldım. Biraz rahatlamış hissetmiştim.

Bu odada neler neler yaşamıştık...

Yatağın üzerine düzenlice örtülmüş örtünün üzerine oturdum, komodinin ilk çekmecesini açınca gülümsedim.
"Demek burada kaldı."
Ellerim kurumuş gülü kavradı, nazikçe elime aldım.
Ardından bırakarak kağıttan yapılmış kelebeğe baktım.
Ona verdiğim her şeyi buraya koymuştu.
Her şey burada kalmıştı.
Kurumuş bir gül, kelebek origamileri, birkaç mektup, bir cep saati...

Elime küçük kelebeği alarak inceledim.
Arkasındaki yazı beni güldürdü.

'Yirmi yedi.'

Kelebeği yapan bendim ama bu yazı ona aitti.

Kağıtla yaptığım şeyleri hayranlıkla izleyişi aklıma geldiğinde gülümsedim.

Tha Méli | ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin