Chanyeol, Hyunjin ile bahçedeydi.
Hava hafif eserken, Chanyeol üzüntüden kendini yerken ikisi de konuşmuyordu.
Hyunjin onun üzüntüsünün farkındaydı.
Ne demesi gerektiğini veya nasıl teselli etmesi gerektiğini bilmiyordu.
Chanyeol'ün ağzından tek bir cümle çıkmıştı sadece.
Ara vermek istedi, demişti.
Dalgın ama telaşlı gözleriyle, sanki düşünceler denizinde boğuluyor gibiydi.Hyunjin Chanyeol'ü izlemeyi kesti.
Onun yerine gözleri koşarak buraya gelen sarışın kıza kaydı.
Sera buradaydı, erken gelmişti.
Fazla zamansız gelen arkadaşının içeri girdiğini gördüğünde iç çekti ve gergince Chanyeol'e baktı.
Chanyeol sorun olmadığını söyler gibi ona bakmış, ardından kendi iç savaşına geri dönmüştü.O sırada Hyunjin, Sera'nın yanına gitti, arkadaşına sarıldıktan sonra gergin bakışlarla dudaklarını büzdü.
O kadar saçma bi zamanda geldin ki, dedi.
Sera arkadaşına güldü. Sonra Hyunjin'in huzursuzluğunun nedeni olduğunu tahmin ettiği Chanyeol'e bir bakış attı. İkisinin tavrı da bir sorun olduğunu fazlaca ele veriyordu. Sera anlamıştı.
O sırada Hyunjin konuştu.
"Benim Jeongin'e bakmam lazım. Ama Chanyeol'ü bırakamam. Birkaç dakika buna katlanmanı istesem..."Sera arkadaşının çaresiz suratını görünce güldü ve arkadaşını bu denli geren adama bakıp kafasını iki yana salladı.
"Şu hale bak, yazık çocuğa."
Yavaş adımlarıyla elini yüzüne kapatmış çardakta oturan adamın yanına yürüdü.
"Hey, hey, hey..."
Seslendi ve bir cevap bekledi. Ama Chanyeol'den bir cevap yoktu.
Yanına geldiğinde omzunu dürttü."Şey ağlama istersen bebek gibi."
Chanyeol duyduğu şeyle şaşkınca kafasını kaldırdı.
Bu beklenmedik kişi gereksiz ve hiç hoşlanmadığı bir tavır sergileyip onu rahatsız ediyordu.
Ağlamıyorum zaten, dedi.
Sinirli gözlerini gören Sera güldü. Ağlamadığını biliyordu, sadece dikkatini dağıtmak istemişti.
Sen kimsin, diye sordu ve Chanyeol'ü izlemeye devam etti.
Uzun bedense onunla konuşacak halde değildi.
Kısacık bir süre yabancı kıza baktı, kocaman mavi gözlerini gördükten sonra önüne döndü.
Bir yabancının yanında böyle olmak hoşuna gitmemişti. O yüzden kendini toparlamaya çalıştı.
Düşüneceği şeyler olsa da yanındaki kızın yanında düşünmek istemiyordu.Gitmeye kalkacaktı ki Sera onu engelledi.
"Bir dakika beklesene ya! Ne gıcık bi insansın sen. Tanışabilirdik ya da neden üzgün olduğunu anlatab-..."
"Susar mısın, lütfen?"
Chanyeol'un sert sesi ve kırgın bakışlarını gören Sera şaşkınca ona baktı.
Peki, dedi. Bir şey demedim.
Chanyeol uzaklaştı,
Uzaklaşan adamı yalnız bırakmama emri Hyunjin'den gelmişti. O yüzden Sera zaman kaybetmeden hızlı adımlarla arkasından gitti.
Chanyeol bahçedeki büyük ağacın altına çöktüğünde Sera da yanına oturdu.
Dalgalı sarı saçlarını geriye attı, elini uzatıp Chanyeol'e baktı.
Yüzündeki yalancı gülümseme ve ona uzattığı eli ile bir aptala benziyordu ama şu an için uzunun moralini düzeltmekten başka bir şey yapamazdı.
O yüzden sinir bozucu olmaya devam etti.Açıkçası Sera o an Chanyeol'ün zerre kadar umrunda değildi.
Ta ki Baekhyun dış kapıdan içeri girene kadar.
Chanyeol, Baekhyun ona bakmadan bakışlarını sarı saçlı kıza çevirdi.
Kızarık gözlerini ve ona verdiği dikkatini Baekhyun'un görmesini istemiyordu.
O yüzden Sera'nın elini tutup sıktı.
Zorla da olsa gülümsedi, bu şekilde tanışma isteğini kabul etmişti.
Sera güldü.
"Bak baya kolay. Merhaba, merhaba falan... Tanışılıyor böyle."
Kocaman gülümsediğinde Chanyeol de istemsizce güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tha Méli | ChanBaek
Fanfiction"Ona kim olduğumu, üzerinde ne hakkım olduğunu, nereden geldiğimi ve ne olduğumu sordular. Balım, dedi." Baekhyun vatanı için her şeyi yapabilecek bir genç, Chanyeol ise düşman. -Mortalsoo, savaş döneminde geçen bir hikaye. Çok güzel okumalar..