28- Bu yazarın icabına bakalım

258 45 8
                                    

Bir masada toplanıldı,
Oturup toplantıya başlandı.
General Yeolhan Chanyeol'ün karşısında oturuyordu. Cildi soluk oğluna bakarken elindeki gazeteyi işaret etti. "Bunu yazanı bulalım."
Yazının üzerinde parmaklarını gezdirdi. 'HB' imzasına bastırarak oğluna baktı.
"Bulalım ve icabına bakalım."
Anlatmaya gerek yoktu, zaten yazıyı okumak her şeyi anlamak için yeterli olurdu.

Chanyeol gazeteyi eline alıp gözlerini yazıda gezindirdi. Sıralı cümleleri okudu, göz yaşartan yazı kalbine oturdu.
Kim yazdı bunu, diye sordu.
Kimse bilmiyordu.
Nasıl bulacağım, diye sordu.
Babası sırıttı.
Benim de kaynaklarım var, dedi.

"Bu yazarın icabına bakalım. Bir daha böyle şeyler yazmaya kimse cesaret edemesin."

Chanyeol gerildi. Bir karar vermesi gerekirken böyle şeyler yapmasının ne kadar doğru olduğunu düşündü.
Baekhyun'u bulması gerekirken bu yazarın peşine takılıp onu öldüremezdi.
Bir karar vermeli, ona göre adımlarını atıp ilerlemeliydi.

Başlamadan önce seçmeliydi.

Masadan bir şey demeden kalktı.
Babası elini masaya vurdu.

"Seni terk edip giden rezili unut. Babasını bile bırakıp gitti. Neden hala onu düşünüyorsun?"

Oğlunun gereğinden fazla durgun olmasına katlanamıyordu.
Zaten onlara düşman olan o adamla birlikteliğinden rahatsızdı. Bir de oğlunun Baekhyun yüzünden işini aksatmasına göz yumamazdı.
"O seni unuttu, uyan artık. Gidip kendine başka birisini bulmuştur bile."

Chanyeol duyduğu şeylerden sonra sinirden damarlarının patlayacağını sandı.
Babasının nefret dolu sözleriyle Baekhyun'un rezil bir kişi olduğunu iddia etmesi onu sinirlendirdi.
Elleri titredi, gözleri karardı birkaç saniye.
Kafasını iki yana sallayarak derin bir nefes aldı.
Ardından arkasını dönerek elini masaya vurdu, babası gibi.

Laflarına dikkat et, dedi. Ben de rezil olmayayım.

Kapıdan çıktığında babası şaşkınlıktan dilini yutacaktı.
Ama Chanyeol'ün umrunda değildi.

Hızlıca merdivenleri çıktı, Baekhyun'un burada yaşarken kaldığı odaya girip kapıyı kitledi.
Üstünü çıkarıp camın önüne ilerledi,
Bardakta yarım kalmış içkisini kafasına dikerek yatağa gitti.
Yattığı gibi gözlerini kapadı.
Yastığa iyice kafasını bastırıp Baekhyun'u düşündü.
Unutmasının imkansız olduğu adamı hayal etti.
Barışmak için söyleyebileceği cümleleri tarttı ve bir karar vermeye çalıştı.

O sırada aklına balkondaki ikinci karşılaşmaları geldi.
İlk karşılaşmalarında Baekhyun "Düşman olmak zorunda mıydın," diye sormuştu.
İkincisinde bunu önemsiyor gibi değildi.

O, farklıydı.

Chanyeol balkondaki geniş koltuğa uzanmış, üzerindeki ince örtüyle gökyüzünü seyrederken bir şarkı mırıldanıyordu.
Aklı Baekhyun'daydı.
Şarkı dudaklarından öyle hüzünlü dökülüyordu ki o bile şaşkındı.
Düşman olmak zorunda değiliz, diye tekrar edip duruyordu kafasından.
Ezberindeki şarkıyı farkında olmadan söylemeye devam ederken aklından sadece düşman olmak zorunda olmadıklarını geçiriyordu.

Tha Méli | ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin