47- Sarı bir lale yüzünden geldim

214 33 14
                                    

'Çok zamansız, yersiz.
Böyle şeyleri sevmiyorum.
Yüzünü görmek bile istemiyorum.
Birden ben suçlu oldum!
Aferin, evet! En çok seven sensin.
En çok önemseyen sensin. O yüzden iki günde bir beni üzüyorsun!
Nefret ediyorum, nefret ediyorum...
Düşünmek bile istemiyorum,
Kavga çıkaracak yer aramışım.
Kimse haklı olduğumu düşünmüyor.
Galiba ben bile düşünmüyorum.
Ama haklı olmalıyım! Öyle değilsem neyim?
Bana-...'

"Baek, ne yapıyorsun?"

Durdum.

Soğuk hava yüzünden bedenim titrediğinde daldığım yerden bakışlarımı çekip Jeongin'e baktım.
Minho ile Hyunjin konuşurken dalmıştım.
O kadar dalmıştım ki sanki başka yerdeydim.
Kararsızlığımla boğuluyordum.
Yaşadığım bu büyük kararsızlık içimi yiyip bitiriyordu.

Jeongin gözleriyle elimi işaret ettiğinde ben de ellerime baktım.
Yumruk olmuş ellerim, arasındaki ince bardağı kırmış.
Bunu bile fark edemeyecek kadar dalmışım.
"Nasıl becerdin anlamıyorum Baekhyun, cidden.."
Jeongin diğerlerine çaktırmadan elime dokunduğunda canım acıdı. Dikkatle avucuma baktım. Kırmızıya bulanmış elim beni korkuttu.
Jeongin'in oflayışını duydum.

Elime bakana kadar acıdığını fark etmemiştim.

"Biraz sonra geleceğim."

Hyunjin ve Minho tamamen başka dünyadaydı.
Sohbete o kadar dalmışlardı ki sesimi duymadıkları belliydi. Jeongin'e bakıp gülümsedim ve içeri adımladım.
Sinirli değildim, normalde kendimi bu kadar kontrol edemediğim de olmamıştı.
Jeongin gelmek istemişti ama halledeceğimi söylemiştim, bu zaten iyi olduğum bir işti.
Yaraları sarmak, dikmek ya da kapatmak...

Gözlerim elime kaydı, odama girerken çok şey düşünmüyordum.

Sadece, oradan uzaklaşıp dinlenebilecek zamanımın olması işime gelmişti.


🐾


"Geldiğin için teşekkür ederim, Minho."

Yine bu etkileyici gülüş, dedim içimden. Bilerek yaptığı bu gülüş...
Güldükten sonra kafa salladı, elime bakarak konuştu.
"Elin için üzgünüm, dikkatli ol Baekhyun."
Kafa salladım, geldiği için ettiğim teşekkürden sonra bir şey demedim.
O da yavaşça uzaklaşmaya başlamıştı.
Elim havaya kalktı, arkasını döndüğünde salladığım elimi indirip iç çektim.

Ofladım.

Soğuk rüzgar tenimi sıyırdı, çok yorgun hissettim.
Sargılı elim sızladı, canım acıyordu.

Chanyeol ortalıkta görünmüyordu.

"Sorun yok, iyisin."

Mırıldandım, yavaşça konuştum; kendime gelmek için birçok kez uyarıldım.
Eve girip salona geçerken içinde bulunduğum buruk histen kurtulmayı deniyordum.
Deniyordum, kafamı oyalamaya çalışıyordum ama aklım fazla meşguldü.
Beni suçlu gösterdin, dedim.
Ellerim başıma çıktı, saçlarımı kavrayıp derin bir nefes aldım.

Tam o sırada telefon çaldı.
Salonun en ucuna ilerledim.
Hızla açtım, kulağıma götürüp bekledim.
Konuşasım yoktu.

"Jeongin, orada mısın?"

"Ben Baekhyun."

"Ah, anladım. Chanyeol'ün burada olduğunu haber etmek için aradım. Biraz sarhoş, eğer gelemezse merak etmemeniz için..."

Tha Méli | ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin