31- Beni ağlatan tek kişi oydu

275 50 7
                                    

Bina yanıyordu. 
Baekhyun çimenlerde tek başına yatarken uzaklaşıp giden bedeni izledi.
Uzun beden ilerledi, Baekhyun'un zorlukla görebildiği bir yere geldiğinde durdu. Baekhyun gözlerini ondan çekti ve oraya dönmemeye çalıştı. Biraz doğruldu.
Bayıltıldığı için çıkamaması aklına geldiğinde gözleri doldu.
Bunu Chanyeol'ün emretmiş olduğunu öğrenmesi onu fazla üzmemişti. Buna üzülmezdi çünkü Chanyeol ona zarar verecek bir şeyi kendi isteğiyle yapmazdı. Konuşmadan bir karara varmak yanlış olurdu.
Baekhyun bunu biliyordu.

Ama gidiyor, dedi. Burada yalnız başımayım ve o gidiyor.

Baekhyun, Chanyeol'ün kararını anladığını düşünmüştü.
Burayı yakıp o yazarı öldürmeye kalktığına göre, benden vazgeçti, dedi içinden.
Gözleri doldu, uzağa gitmiş arkası dönük bir şekilde sigara içen bedeni izlerken tek kelime edemedi.

O beklerken Hyunjin ve Jeongin yanına geldi.
Jeongin deli gibi ağlıyordu, Hyunjin ise onun sırtını okşarken gergince Baekhyun'a bakıyordu.
Baekhyun onlara gülümsedi.
"İyiyim, merak etmeyin."
Üçü biraz bakıştı, konuşmak isteyip konuşamadılar.

Bir süre sonra askerler koşarak yanlarına gidip Baekhyunu tahta bir sedyeye koydular.

"Nereye götürüyorsunuz?"

Hyunjin çatık kaşlarıyla sorduğunda asker de aynı şekilde cevap verdi.
"Seni ilgilendirmez."
Hyunjin askerin kolunu tuttu, sertçe gözlerine baktı.
Askerse gerilip cevap verdi.

"Böyle bırakamayız. Emir aldık, doktora götüreceğiz. Arabaya gidiyoruz."

Jeongin güvenemedi. Hyunjin ise Chanyeol'ün emri olduğunu anlayınca biraz rahatladı.
Baekhyun ile bakıştıklarında aldığı gülümseme içini daha da rahatlatmıştı.
Elleri askerin kolundan çekildi.
Dikkat et, dedi.
Baekhyun uzaklaşırken ikisi birbirlerine tutunup sakinleşmeye çalıştılar.

Uzaktaki kütüphane yanıyordu.
Bir sürü kitap, bir sürü anı yok olup gidiyordu.
Ellerinden bir şey gelmezdi.
Baekhyun gidene kadar beklediler, gittiğinde onlar da gitti.

Baekhyun iyiydi, kendisi isterse dönerdi.

Öksürdü, çok zor nefes alıyordu.
Araca bindiklerinde beklemelerini istedi.
Başım dönüyor, dedi.
Zaten zor nefes alırken bir de üzüntüden nefesleri kesiliyordu.
İki düşman asker gergince ona bakarken bayılması uzun sürmedi.
En son duyduğu şey askerlerin bağırarak Chanyeol'e seslenmesiydi.

Herkesin üzerinde birkaç kara bulut vardı.
Kimse mutlu değildi.
Öyle düşünceli öyle üzgünlerdi ki kendileri bile şaşırıyorlardı.

Chanyeol askerlerin yanına gitti.
Askerler onun bayıldığını söylediler.
Sonra Chanyeol soğukkanlı bir şekilde araca bindi, hızlıca gitmelerini emretti.
Hareketsizce yatan bedenin yüzündeki siyahlık onu rahatsız etmişti.
Cebinden bir mendil çıkararak sakince yüzünü temizledi.
Hala bakmaya kıyamıyordu.

"Sizin evinize gidiyoruz, doktor gelecek."

Kafa salladı, hızlı olmalarını söyledi.
Baekhyun'un zehirlenmemiş olmasını diledi.
Zaten kolay hastalanan birisiydi, bunu ne kadar kaldırabilir bilmiyordu.

Bir şey fark etti. Hala ağlıyordu.
İç çekti ve yanındaki bedene bakmayı kesti.
Bunu gerçekten kaldıramıyordu.
Mendili katlayıp cebine sıkıştırdı, gergince eve gelmeyi bekledi.
Yol bitmiyordu.
Gidiyorlardı, gidiyorlardı ama yol bitmek bilmiyordu.

Birkaç dakika geçti.
Sonra eve vardılar, Baekhyun'u dikkatlice odasına çıkardılar, doktor onun odasına gitti.
Onlar bir kaosla eve girerken ikisinin babası da telaşla Chanyeol'ün yanına gelmişti.
Chanyeol ise konuşmak istemiyordu.
Bu hatayı bir de sesli bir şekilde söylemeyi kabul edemezdi.
Hızla kendi odasına gidip duşa girdi. Kaçmak elinden gelen tek şeydi.
Su aktı, Chanyeol ağladı.
Düşündü, düşündü, kahroldu.

Tha Méli | ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin