23- Bir dost olmasaydı, kalbim dayanmazdı

274 53 10
                                    

"Yalnızlık sarmış tüm bedenimi,
Öyle bir özlem ki bu içimdeki
Sararıp solarmışım gibi.
Söyle, ne yapmam gerek?
Ne yaparsam geçer?
Kim olmalıyım?"

Ellerim titredi, kitap kucağıma düştü.
Sinirlendim.
Kucağımdaki kitabı alıp komodine koyduktan sonra yataktan kalkarak kapıya yöneldim.
Kitabın zararlı cümlelerini aklımdan atmaya çalışıyordum. Koridora çıktım, sonra terasa yöneldim. Üzerime bir şal alıp balkona çıktım.

Hyunjin, dedim.

Burada olmasını beklemiyordum.
Ayaklarını balkon demirine koymuş, dudaklarındaki sigarayla yüzüme bakıyordu.
"İçiyor muydun?"
Sorduğumda dudaklarındaki sigarayı çekerek kafa salladı.
"Bir süredir."
Oturduğumda küçük metal kutuyu bana yöneltti. İçinden bir dal aldım. Kibrit yandı, sigaramı yaktı.

"Jeongin ile ne zamandır çıkıyorsunuz?"

Sorum ayaklarını yere indirmesine neden oldu.
Bu tepkiyle gülümsedim.
Bitmiş sigarasını küllüğe bıraktığında ellerini birbirine sürttü.
Yaklaşık bir aydır, dedi. Yüzünü seyrederken nasıl heyecanlı olduğunu gördüm.
Hyunjin, Jeongin'e karşı hep çok ilgiliydi.
Belki de uzun zamandır vardı bir şeyler.
Bilemiyordum.

"Baekhyun, ben çok aşığım."

Yüzüme bakıp söylediğinde içim sızladı. Gülümseyip kafa salladım. "Güzel bir his. Değil mi?" Hemen onayladı ve mutlu bakışlarını gökyüzüne çevirdi.

O konuştu, ben dinledim.

Dediklerine göre iki ay önce araları bozulmuş ve Jeongin evi terk etmiş.
Aralarının bozulma sebebi de,
Hyunjin'in Jeongin'e bir türlü açılamamasıymış. Birbirlerini sürekli yanlış anlayıp tartışıyorlarmış.
Sonra bir haftanın sonunda Jeongin dönmüş ve Hyunjin hiç beklemeden ona itiraf etmiş.
Jeongin de ilk önce hala kızgın olduğu için bir cevap vermemiş.
Sonrasında bir gece Hyunjin hiç beklemezken onu sevdiğini söylemiş.
En sonunda böyle çıkmaya başlamışlar.

Hyunjin öyle heyecanlı anlatıyordu ki gülmeden edemiyordum.
Bunları dinlerken içim huzurluydu.
Hyunjin'i bu kadar mutlu görmek güzeldi.
Bir süre sessizce dinlendik, sonra bir sigara daha yaktık.

Biraz üzgün hissettim.

Bu gece vakti, dedim.
Yıldızlar parlıyor, hava tatlıca esiyor.
Ama neden mutsuzluk sarmış bedenimi?

Hyunjin üzüntümün nedenini sordu.
Eşim, babam ve savaş, dedim.

"Bir düşmana aşık oldum, biliyor muydun?"

Bakışları ciddileşti, merakla dinlemeye başladı.
Ellerim titredi, anlatmakla anlatmamak arasında kaldım.
Sonra Hyunjin'e güvenebileceğim gerçeği beni rahatlattı.
Bakışlarım suratından çekildi, anlatmaya başladım.

"Chanyeol. General Yeolhan'ın oğlu."

Adını duyunca şok oldu.
"General Yeolhan, pislik adam."
Hemen söyledikten sonra devam etmemi istedi.
Sigaramı söndürdüm.
Ellerimi alnıma bastırıp ateşimi düşürmeye çalıştım.
Ellerim buzdu, alnım ateş.

Bana sanki büyü yaptı, dedim.
Sanki büyüledi ve her şeyi unutturdu.
Balım, dedi ve rüyalarıma girdi.
Öyle bir sahip oldu ki bana hatırlayınca aklım dururdu.
Bir gün beraber gün batımını izledik.
Ellerimi tuttu ve beni sevdiğini söyledi.
Beni öyle çok seviyormuş ki...

Anlatmaya devam edecektim ki o anı hatırlamak istemediğimi fark ettim.

Gözlerim doldu birden.
Sonra deli gibi ağlamaya başladım.
Hyunjin şaşırdı ama ben daha şaşkındım.

Unutmuş olmam gerekiyordu.
Onu hatırlamak istemiyordum.
Bana gerçeği söylememesi üzerine sadece yüzüne tükürmek istiyordum.
Ama neden istediğim gibi olmuyordu?
Yüzü aklıma geldiğinde neden dokunmak istiyordum?
Yanımda olduğunu düşününce neden hala huzur doluyordum?

Ellerim yüzüme kapandı.
Ağladım, sırtım okşandı.
Bir dost olmasaydı, kalbim dayanmazdı.

Tha Méli | ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin