18- Onu asacaklar

315 57 10
                                    

Sabah olduğunda çok konuşmadık.
Chanyeol durgundu, ben durgundum, hava durgundu...
Denilecek bir söz yoktu.
Biraz dün geceyi biraz da babamı düşünüyordum.
Bir de kötü havayı...

"Chanyeol, at arabası burada. Neden hala gitmiyoruz?"

Hazırlandığımızdan beri bir saat olmuştu.
Chanyeol hala yanıma gelmemişti.
Bekledim, bekledim, bekledim.
Sonra geldi.
Hava kötü, dedi.
Hava kötüyken üzgün durduğumu söylerdi hep. Sanki gökyüzü gibi davrandığımı,
güneşli günlerde neşeli bulutlu günlerde üzgün olduğumu düşünürdü.
Belki de doğruydu.
Gün doğuyordu da sanki istemeyerek.

Elleri yanaklarıma kondu, biraz yaklaşarak alnımı öptü.
Sonra beni kolları arasına aldı.
Tek elim sırtına değip okşadı ama dün gece olanlardan sonra içimden onu sevmek gelmiyordu.
Sadece kapalı havanın hatrına mutsuz olmayı tercih ettim.

Ayrıldık.
Hadi gidelim, dedim.
At arabasına binip yola koyulduk.

"Bana gece gittiğim için mi kızgınsın?"

Chanyeol'un sorusuyla kafamı iki yana salladım.
Yaklaşmıştı, yaklaşmıştı...
Hayır, dedim. Duydum.
Duyduğumu söylediğimde gerildiğini hissettim.
Kafasını öne eğdi.
İç çekti.
"General Yeolhan ne kadar hızlı biterse o kadar iyi olacağını söyledi."

"Peki sen?"

Sordum.

Afalladı.
Ne diyeceğini bilemedi.
Chanyeol'u tamamen anlayabilmeyi diledim o zaman.
İçine atmadığını, hislerini bana anlattığını hayal ettim.
Zordu ama bizi kurtarırdı.

"Sen onunla aynı fikirde misin gerçekten?"

Ona açıkça sorabilmek beni pişman etmedi.

Bu savaş sayende olacak mı?
Yoksa babana kendini kanıtlamak mı tek isteğin Chanyeol?

Aynı fikirdeyim, dedi.
Sanki yalandı ama inanmayı seçtim.
Araba durdu, elimi okşadı.
Bir süre beni izleyip hızlıca dudaklarımı öptü.
Ardından at arabasından indi.
Öpüşüne afallayışımı belli etmedim.
İndim.
Baktım, baktım, baktım...

İçimi kötü bir his kapladı, hava kötü diye değildi.

İçeri girdik, babam yoktu.
Eve bakındık.
Aradık, aradık, aradık, bakındık, aradık...

Bulamadık.

Komşular geldi.
Yüzlerini okuyamadım, neden bu kadar kötü baktıklarını kavrayamadım.
Hem saldırmak ister gibi hem de çekinir gibi...
Şaşırdım bakışlarına.
Chanyeol biraz geri çekildi, ben tereddütle konuştum.

"Babam..."

Güldüler, güldüler, dudak büzdüler.
Ağlayacak gibi oldum.
Babam nerede bilmiyordum, imalı bakışlarını atmaktan bana nerede olduklarını söylemiyorlardı.
Umudumu kaybetmek üzereydim, babamı merak ediyordum.
Öğrenemiyordum.
Söylemiyorlardı.

Sadece yüzüme bakıp başlarını iki yana salladılar.

Chanyeol yaklaşıp kollarını göğsünde birleştirdi.
Komşular gerildi.
"Bakacağınıza söyleyin yoksa hoş şeyler olmayacak."
Normalde olsa bu davranışına kızar ve karşı gelirdim.
Ama bunu yapabilecek halim yoktu.
Başımın döndüğünü hissettim, fark ettiler.
Bakışları hafif yumuşadı.
Sonra konuştular.

"Baban vatan haini çıktı."

İlk önce anlamadım, tekrar etmelerini istedim.
İmkansız gelen cümleyi bir daha duydum.
Sonra dizlerimin bağı çözüldü, yere düştüm.
İnanmak istemedim.
Denedim, denedim...
Omzumda bir el hissettim.
Chanyeol bana beklememi söyleyip hızla arkamızdan gelen at arabasına ilerledi.
İki askere bir şeyler söyledi ve onları gönderdi.
Daha sonra yanıma gelip çömeldi.

"Baek, hadi kalk."

Düşünemedim.
Parçalar birleşmiyordu, yalan olmalıydı.

"Chanyeol ne yapacağım?"

Chanyeol'e bakıp koluna tutundum.
Ağlayamıyordum bile.
Düşünemiyordum, beynimin yarısı uyuşmuştu sanki.
Komşuların da çömeldiğini anlayınca onlara baktım.
Yaşlı olan elini omzuma koydu.

"Onu asacaklar."

Nefes alamadım.

Kaldıramadım.

Chanyeol omuzlarımı sarsarken soğuk soğuk terlediğimi hissediyordum.
Beni kucağına aldı.
Arabaya bindirdiğinde kalbim dayanmıyordu.

Binlerce düşünce beynime girmeye kalkınca daha fazla dayanamadım.

Ölüm gibi bir histi.

Neydi?

Tha Méli | ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin