40- Merak ettiğin eski bir olay

218 38 18
                                    

Fazla romantik geçen bir günün ardından,
Chanyeol ve Baekhyun henüz ortada görünmüyordu.
Jeongin kahvaltıyı hazırlıyordu.
Kafası rahattı, bir şeyler aklını kurcalamıyordu.
Her şey olması gerektiği gibi gidiyordu ve bu evdekilerin neşesini yerine getirmişti.
Ne güzel, dedi. Sakin bir sabah.
Masayı hazırladı, yemekler olmak üzereydi.

"Hyunjin!"

Seslendikten sonra ofladı.
Hyunjin'i beşinci çağırışıydı ama hala gelmemişti.
Nerede bu, diye diye söylenmeye başladı.
Önlüğünü çıkardı, sandalyeye koyduktan sonra kapıya yöneldi.
Tam çıkacaktı ki birden karşısına çıkan beden onu korkuttu.
Hyunjin otuz iki diş gülerek Jeongin'e bakıyordu.
Jeongin, uzun bedenin ellerini arkasında tuttuğunu fark edince sırıttı.
"O ne? Bir sürpriz..." Lafını devam ettirmeden gözlerini kısıp Hyunjin'e baktı.

"Bahçedeydim, o yüzden çağırdığında gelemedim. Sana seslendim ama duymadın."

Hyunjin konuşup hızla diğerinin saçlarını karıştırdı.
Elindeki küçük çiçeği artık saklamadan Jeongin'in önüne getirdi. Gösterdikten sonra kulağının arkasına sıkıştırarak gülümsedi.
"Bu da küçük bir özür hediyesi, sürpriz olarak da düşünebilirsin."
Hafifçe burnunun ucunu öptüğünde Jeongin biraz utanmıştı.
Teşekkür ederim, dedi.
Hyunjin ise diğerinin gülüşünü izlerken konuştu.

"Sera geldi bu arada, seni de görmek istediğini söyledi ama acelesi var gibiydi. Ben de tutamadım."

Jeongin, karşı evde oturan arkadaşının adını duyduğunda şaşırdı.
"Dönmüşler mi?"
Heyecanlı sesi Hyunjin'in kulaklarına doldu, Hyunjin gülerek kafa salladı.
"Dönmüşler ve bu sefer bir daha gitmeyeceklermiş. İşini bitirince bize uğrayacak."

Tam o sırada Chanyeol ve Baekhyun içeri girdiler.
Baekhyun gülerek sandalyeye otururken neşeli arkadaşlarına sataşmayı planlıyordu.
"Günaydınlar bakıyorum bu sabah neşeniz yerinde."
Eğlenerek söyledi, Jeongin güldü.
"Evet, kavga etmeye vaktimiz olmadı."
Ve dediği şey Hyunjin'i biraz yükseltti.

"Ne zaman kavga ediyoruz ki?"

Hafif yüksek çıkan sesi duyduklarında güldüler.
Masaya oturdular ve yemeklerine başladılar.
Jeongin Baekhyun'a dönerek konuştu.
"Sera'yı hatırlıyor musun Baek?"
Şirince söylediği cümle Baekhyun'a ulaştı, kısa beden biraz düşündü.
Hatırlamıyorum, dedi. O kim?
Jeongin kafa salladı.
"Normal, en son görüştüğünüzden bu yana yıllar geçti. Çok normal, asla sorgulamıyorum."
Bir tatlı cümlesi daha kulakları doldurduğunda masadaki herkes gülmüştü.

Bol gülüşmeli, şakalarla dolu yemeğin ardından masa toplandı; herkes işinin başına geçmişti.
Baekhyun yazılarını yazarken Chanyeol birkaç kişiyle durumu öğrenmek adına görüşmeler yapıyordu.
Hyunjin evi temizliyor; Jeongin ise arada Baekhyun'a yardım ediyor, işi olmazsa Hyunjin'le takılıyordu.

Akşam oldu,
Telefon çaldı.

"Ben bakıyorum!"

Baekhyun hızlı adımlarla salona gitti.

"Efendim, ben geldim. Evin yakınındaki bakkalda sizi bekliyorum."

Baekhyun duraksadı, tam soracaktı ki Chanyeol'ün odaya girdiğini gördü.
Uzun beden rahatça kendini koltuğa attığında ifadesizce ona bakan adam onu gerdi.
Kaşları çatıldı, neden öyle bakıyor merak etti.
Dudakları aralandı. "Bir sorun mu var?"
Baekhyun kafa salladı.

Telefon sana olabilir mi, diye sordu.

Chanyeol gerildi.

Ayağa kalktı, Baekhyun'un yanına gidip dikkatle elinden telefonu aldı. "Kimsiniz?"
Eli telefon kablosuna gitti, gergince tutarken cevap bekledi.

Tha Méli | ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin