Holaa! Ben geldim. Napıyorsunuzz? 💃
Yazar'ın anlatımından...
Mavi kendini yavaştan iyi hissetmeye başlayınca okula dönmüş ve kaldığı yerden devam etmeye çabalamıştı. Ama hala hastalığı geçmiş değildi. Eklemlerindeki ağrıları ağrı kesicilerle unutuyordu ama her 10 saniyede 1 akan burnu hala hasta olduğu gerçeğini sürekli yüzüne vuruyordu.
Bu süreç Mavi için hep böyle zordu ve çevresindekiler için de zorlu geçiyordu çünkü Mavi onlara da çektiriyordu. Hastayken şımarmayı severdi hatta bazen abartır Bulut'tan azarı yerdi ama yine de süründürmek işine geliyordu. Kendine sürekli masaj yaptırıyor, kantinden bir sürü şey istiyor, yere düşen kalemini bile Bora'ya aldırtıyordu.
Herkes bir yere kadar sabretmiş ama bir yerden sonra patlamıştı. Deniz hariç... O ne istediyse yapmış ve onu sürekli mutlu etmeye çalışmıştı. Mavi ona kıyamıyordu zaten herkese davrandığı kadar acımasız değildi ona karşı. Mesela kendisine kitap okumasını istiyordu. Okuduğu kitabı onun ağzından dinlemek bambaşkaydı ona göre. Hasta değilken de bunu isteyecekti.
2 hafta sonra Mavi'nin artık sadece burun akıntısı kalmış büyük ölçüde iyileşmişti. Ve bugün Deniz'lere davetliydi. Davet eden kişi de Eda Hanım'dı. Karşılaştıkları gün mutlaka oturup sohbet etmek istediğini söylemiş ve bunu gerçekleştirmişti.
Hasta olduğunu duyduğundan beri de sürekli oğluna Mavi'nin nasıl olduğunu soruyor onu merak ediyordu. Çünkü o oğlunu iyileştirip tekrar hayata bağlanmasını sağlayan kızdı ve bu onun için çok büyük ve imkansız görünen bir şeydi. Ama Mavi bunu başarınca Eda Hanım'ın gözünde apayrı bir yere yükselmişti.
Mavi, Denizlerdeyken sürekli burnu akmasın diye ilk defa kendi isteğiyle burun spreyi sıkmıştı. Normalde hiç ama hiç sevmediği ve her sıktığında midesini kaldıran bir şeydi ama her saniye burnunu çekmek istemiyordu. Sınıftayken bunu umursamıyordu bile hatta herkes sprey sık diyor oysa onlara cevap olarak gülümseyip burunu çekiyordu ama şimdi iş farklıydı.
Sprey sıktıktan sonra bir süre yatakta yatıp midesinin bulanmamasını sağlamaya çalıştı. Bulut yine bilgisayardan bir şeylere bakıyordu salonda. Ona el salladı. "Nereye?"
"Denizlere gidiyorum." Bulut gözlerini kısıp kardeşinin elindeki dikdörtgen şeklinde hediye paketine sarılmış şeyin ne olduğunu anlamaya çalıştı. En sonunda anlamayıp sordu.
"O elindeki nedir?"
"Hediye. En son yaptığım soyut çalışmayı Eda teyzeye hediye edeceğim."
"Tamam iyi düşünmüşsün selam söyle görüşürüz."
"Öptümm."
Aynı anda Eda Hanım da evde heyecanla Mavi'yi bekliyordu. Deniz annesinin bu heyecanına anlam veremiyor yerinde sakince oturmuş annesini izliyordu. Eda Hanım 3 kere mutfağı kontrol etmişti. Mavi'ye yemeye kalması için ısrar edecekti ve onun için bir sürü yemek hazırlamıştı.
Mavi kapıyı kapatıp çıktı. Şubat'ın ortalarındaydılar ve hava hala soğuktu. Mavi bir an önce yazın gelmesini istiyor ve arkadaşlarıyla Antalya'daki yazlıklarında sabahlara kadar vakit geçirmek istiyordu. Heyecanla gülümsedi bu fikir bile gülümsemesine yetiyordu.
Zile basıp beklemeye başladı. Kısacık yol yürümüş olmasına rağmen üşümüştü hatta elleri ve burnu buz gibi olmuştu. Ellerini birbirine sürtmeye başladı ama hiçbir işe yaramadığı fark edince bıraktı.
Eda Hanım artan heyecanıyla dördüncüye girdiği mutfaktan çıktı ve kapıya adımladı. Deniz de oturduğu yerden kalkmış ve kapının önüne gelmişti. Annesinin gittikçe artan heyecanını gören Deniz kapıyı onun açmasına izin vermişti. Maviyse garibim, bu soğukta donmuş kapıyı açmalarını bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hipotalamus /Texting-Ara Verildi
Teen Fiction0537***: İnsanlar kalpleriyle aşık olmazlar biliyor muydun Deniz? 0537***: Aslında aşık olacağımız kişiyi seçen beyindeki hipotalamusumuz. 0537***: Ve benimki seni seçmiş... 25.08.2020 yazmaya başladım 01.10.2020 yayımladım🌸 Reklam yapmazsanız sev...