"Renesmee!"
"Anne! Nerdesiniz? Size ulaşamadım eğer aramasaydın oraya gelicektim."
"Hayır orada kalmanı istiyorum. Ne olursa olsun oradan ayrılma.Jacob'a ulaşamadım. Babanda ona ulaşamadı. Şimdi beni iyi dinle. Adamın kim olduğunu bulamadık ama senin peşinde olduğunu biliyoruz. Evdeki albümü almış ve senin geçen kış aldığın mavi kazağını. Alice onu ikinci kez Afrika da gördü. Yanında başkaları da olabilir. Telefonlar burada çekmiyo. Seni seviyoruz bitanem. Jacob'ın yanından ayrılma. Arıycam."
"Anne,anne,orda mısın? Sizi seviyorum."dedim ama annemin duyup duymadığından emin değildim. Duymuş olmasını umuyorum. Jacob'ın döneceğini umduğum gibi...
Annem ve babam ,Jacob'ın burada olmadığını bilmiyordu. Şimdi bir sorunum daha vardı. Beni öldürmek isteyenler günden güne artıyordu. Hemde hızla. Bunları hemen birine söylemeliydim.
"Ness kahvaltı hazır tatlım." Dedi Sue. Aşağı indiğimde Charlie ile Sue'u birbirlerine sarılırken buldum.
"Sue geldiğini duymadım."
"Charlie senin çok bitkin olduğunu söyleyince dayanamadım ve dün gece geldim. Şimdi daha iyisindir umarım."
"Evet bugün güzel birgün."dedim ve Charlie'e gülümsedim.
"Bella aradı mı?"dedi Charlie.
"Evet az önce konuştum. İnmişler ve ev arıyorlarmış. Telefon orada pek çekmiyormuş o yüzden fırsat buldukça arayacağını söyledi. Sesi iyi geliyordu."
"İyi olduklarını sana söylemiştim. Rahatladın mı?"
"Evet. Sue, Leah nerede?"
"Biraz işi vardı. Billy ile bir yere kadar gittiler. Bir saat içinde dönmüş olur."
"Pekala ben okula gidiyorum o zaman."
"Biz akşam geç gelicez. Tek başına kalabilirsin öyle değil mi?"
"Evet keyfinize bakın."dedim ve yukarı çıktım. Üstümü değiştirirken Mia'nın kokusunu aldım. Bize geliyordu. Kapı açılıp kapandı.
"Selam Mia."
"Selam Bay Swan. Ben Renesmee'i almaya geldim. Dün arabasını okulda bırakmıştı."
"Mia hoş geldin."dedim merdivenlerden inerken.
"Derse geç kalıyoruz. Hazırsan gidelim. Hoşçakalın Bay Swan."
"İyi dersler çocuklar."dedi Charlie ben kapıyı kapatırken.
"Telefonda sesin kötü geliyordu.İyi misin?" dedi Mia.
"Evet iyiyim. Kötü mü görünüyorum?"
"Biraz hasta gibisin. Gözlerinin altı çökmüş ve yüzün daha da beyazlaşmış sanki."
" Eee sanırım grip olucam üzerimde bir halsizlik var. Ne zaman hastalansam böyle oluyor işte."
"Bence kan testi yaptırmalısın. Bu durum doğal değil."
Kan testi mi? Evet vampir olarak kan testine ihtiyacım vardı ama vermeye değil almaya ihtiyacım vardı. Hatta insan kanı hiç fena olmazdı. Bir an Mia'dan biraz uzaklaşıp nefesimi tutmaya başladım. Susuzluk kendini göstermeye başlamıştı. Kendime hakim olamıyordum. Yanımdaki arkadaşımın kanına susamıştım. İlgimi dağıtmam gerekiyordu. Zihnimde birden babam belirdi. "Nefes alma. Gözlerini kapa ve bedenini rüzgarın estiği yöne doğru çevir. Unutma kontrol senin beynin. İstemezsen kimseyi öldürmezsin. Sen canavar değilsin, katil olamazsın. Şimdi küçük bir nefes al. Eğer kendine karşı koyamıyorsan oradan uzaklaş ve avlan." Diyordu babamın hayali. Talimatlara uydum ve küçük bir nefes aldım. Kan kokusu yoktu onun yerine ceylan kokusu geliyordu. Avlanmalıydım ama şimdi gitmek Mia'nın şüpelenmesine neden olucaktı. Sakince arabaya bindim. Koku tekrar değişti. O an aklıma Charlie ile yaşananlar geldi.Susuzluğu durduracak birşeylere ihtiyacım vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ
FantasyGüneş bedeninizi yakabilir. Peki ya ruhunuz? O da yanarsa yaşayabilir misiniz? Tüm acılar ruhunuzu acıtabilir,ama onun sizden bir farkı var. Ruhunun acısı bedenini kaplamış. Gözle görülebilir bir acı... Renesmee Carlie Cullen... Bu hikayeyi çoğumu...