Edward’ın kucağındaydım. Uzun zamandır bu anı beklemiştim. Şimdi tüm hayallerim gerçekleşmişti ve ben uğruna ölümü göze aldığım adamın kollarındaydım. Tüm yaşananlar ve daha fazlasını insanken asla tahmin bile edemezdim. En başta da Edward’dan bile çok sevdiğim kızımın dünyaya gelirken bana yaşattıklarını. Bunun canını yakıyor olması beni kahrediyor. Ona defalarca anlatmama rağmen o gün için tüm yaptıkları için defalarca özür diledi benden. Bazen şu anılarını kafasında kendi kendine oynatmasından nefret ediyorum. Renesmee’nin canını yakan herşeyden nefret ediyorum. Acı çekmek ona göre değil ve benim küçük tekmecim yeteneği yüzünden bu acıları durmadan yaşıyor. Bu yeteneği birkaç ay öncesine kadar birine dokunduğunda kendide izleyebiliyordu ama şimdi düşündüğü ve hatırlamak istediği herşeyi yeteneğini geliştirerek kendi kafasının içinde tüm canlılığıyla görebiliyor. O zaman yeteneğini kısa süre içinde hiçbir etki olmadan geliştirdiği için çok mutlu olmuştum ama onun acı çekmesini hiç istememiştim. Tam o esnada kendimi yerde buldum. Edward beni hızlıca zemine bırakmıştı.
“Özür dilerim aşkım. Dışarda bir kurt var sanırım.”
“Önemli değil. Kokuyu alıyorum. Endişelenmene gerek yok. Jacob’dır muhtemelen biz burdayken bu bölgenin güvenliği onun için çok önemli biliyorsun. Başka türlü içi rahat etmez.”
“Hayır Bella bu Jacob değil. Kim olduğunu bilmiyorum ve şu an hiçbir şey düşünmediği için de onu duyamıyorum. Sanırım etrafı kolaçan etsem iyi olucak.”
“Bende seninle geliyorum.”
“Bella burda kal ve Nessie’nin yanına git. Bu her kimse ona zarar verebilir. Kızımızı riske atamayız.”
Hayatımda ilk defa Edward’ı dinliyordum. Söz konusu kızım olmasaydı bunu asla yapmazdım. Onu tehlikenin ortasına yollamak bana göre bir şey değildi.
Edward kapıdan dışarı çıkarken bende Renesmee’nin odasına gittim. O kadar güzel uyuyorduki gözlerimi ona kilitleyip izlemeye başladım. Kalkanımı odaya girmeden onun üzerine yollamıştım bile. Onu izlerken odaklanıp kalkanımı Edward’a kadar uzattım. Biz burda korumadayken onu orda savunmasız bırakamazdım. Kalkanımın esnekliğinden emin olduktan sonra kızıma tekrar odaklandım. Ne kadar büyümüştü böyle. On altı gösteren beş yaşındaki bu kız benimdi. Ölmemesi için onca acıya katlandığım küçük tekmecimdi.
Aşağıdan gelen hırlama sesleriyle kendime geldim ve dayanamayıp dışarı koştum. Kalkanımı olabildiğince esnettim ve Renesmee’nin üstüne uzattım. Dışarı çıktığım da Edward’ın yanında kurt formundaki Jacob vardı. Bir çember gibi dizilmiş Leah Seth Quil ve Embry’de kurt formundaydı. Çemberin tam ortasında da tanımadığım başka bir kurt vardı. Tüyleri diğerlerinden farklıydı. Buğday renginde sarımsı tüyleri vardı göz alıcı olmasa da etrafımızdakiler arasında ilgi çekiciydi. Oldukça büyüktü ama Jacob kadar heybetli gözükmüyordu. Bir savaş olsa eminim Jacob galip gelirdi. Bu kurtun kim olduğunu düşünürken Jacob ve Edward benim geldiğimi anlamış olucaklar ki kapıya dönüp kızgın bir bakış attılar.
“Bella buraya gelmemeliydin. Nessie’i öylece orda bırakamayız.”
“ Merak etme Edward o güvende kalkanım onu koruyor.”
“Kes sesini Jacob onu senin düşündüğün kadar bizde düşünüyoruz. Bella güvende olduğunu söylüyor mızmızlanmayı bırak. Onun derdi Renesmee değil zaten kokusunu bile ayırt edemiyor bana güven ve şu arkadaşını ikna et artık.”
Edward Jacob’a hırlayarak konuşmuştu. Ne olduğunu anlamıyordum ama kızım şu anda güvendeymiş gibi gözüküyordu. Birden Jacob öne atıldı ve ortadaki kurta doğru haraketlendi. Birşeyler konuştukları açıkça belli oluyordu. Tam o esnada ormanın diğer tarafından Alice ve diğerlerinin geldiğini hissettim. Evin çatısından doğru gelip tam arkamızda durmuşlardı. Anlaşılan hep birlikte avdan dönerlerken Alice birşeyler görmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ
FantasyGüneş bedeninizi yakabilir. Peki ya ruhunuz? O da yanarsa yaşayabilir misiniz? Tüm acılar ruhunuzu acıtabilir,ama onun sizden bir farkı var. Ruhunun acısı bedenini kaplamış. Gözle görülebilir bir acı... Renesmee Carlie Cullen... Bu hikayeyi çoğumu...