İKİNCİ KISIM
BELLA
Renesmee Jacob ile Edward’ın yanına gitmek istemişti. Onunla ilgili bir şeyler döndüğünden kesinlikle emindi. Gitmesine izin veremezdim. Onlar dışarda mühür saçmalığını tartışırken kızımı onların yanına yollayamazdım. Bu şekilde öğrenmemeliydi. Daha mührün ne olduğunu anlamadan bir sihrin tam ortasında olduğunu öğrenirse vereceği tepkiler büyük olabilirdi. Jacob bu durumu ona kendisi açıklamalıydı. Zaten Renesmee’nin sözleri ve sakladığımız onca sırra olan tepkisi yüzünden çılgına dönmesi ,Jacob’ı oldukça rahatsız etmişti. Şu anda dışarıda bunun üzerine konuştuklarına emindim. Jacob’ın düşünceleri artık çok açıktı. Kızımı son on dakika içinde bir saniye bile düşünmeden edememişti. Edward onu duymaya başladığında sinirlendiğini evin içindeki herkes anlamıştı. Muhtemelen Jacob da onu daha fazla sinirlendirmemek için dışarı kaçmıştı. Ama Edward kavga etmeye değil orta yolunu bulmak ve bu sırrı daha fazla ertelememesi için onu uyarmaya gitmişti peşinden. Hem konuşması gereken başka bir sorunumuz daha vardı ve Jacob’ın kesinlikle bilmesi gerekiyordu.
Renesmee’nin herşeyi öğrenmeye hakkı vardı ama bu şekilde değil. Onu evin içinde tutmak oldukça zor olsa da bir süre sonra pes etti. Edward eve geri döndüğünde de ona hiç soru sormamıştı. Charlie’ye gidene kadar şöminenin önündeki minderde sessizce kitap okumaya daldı. İkimizde endişelenmiştik. Edward defalarca düşüncelerine odaklandı ama okuduğu kitaptan başka hiçbir şey bulamadı. Jacob’ın neden geri gelmediğini bile sormadı. Onu bu şekilde bırakmak içimi parçalasa da Edward’ın bu akşamki yüz ifadesinden sonra hepimizin acı çekmesindense Renesmee’yi burda babamla bırakmak daha akıllıca bir karadı.
“Renesmee hadi tatlım gitme vakti.” Edward sesindeki hüzünü gizlemeye çalışsa da başarılı olamıyordu.
“Geliyorum baba”
Küçük evime tekrar baktım. Buraya geri dönmek güzel olucaktı ama şimdilik kandırmacanın içine geri dönmemiz ve zamanın bizi buraya çekeceği o günü beklememiz gerekiyordu. Renesmee küçük bavulunu aldıktan sonra babasının peşinden dışarı büyük eve doğru koşmaya başladı. Bende son kez evime bakıp kapısını kapadım kızıma yetişebilmek için kokusunu takip etmeye başladım. İki saniye içinde ona yetişmiştim. Onu kucağıma aldım ve kokusunu kilometrelerce öteden duyabildiğim adamın yanına doğru koşmaya başladım. Bu yarışın Renesmee’nin moralini yerine getireceğini biliyordum. Düşündüğüm gibi de oldu. Edward’ın yanına geldiğimizde kızımın kahkahaları tüm ormanda yankılanmıştı. Edward onun neşesinin yerine geldiğini görünce benimle yaptığı yarışa devam etti. O kadar hızlıydı ki yetişmemin imkanı bile yoktu. Onu en son gördüğümde Renesmee kucağımdan babasının sırtına zıplamıştı. Babasıyla birlik olup beni alt etmeye çalışıyordu. Büyük evin önüne geldiğimde yenildiğimi anlayıp yavaşladım. Emment’ın kıkırdama sesleri kulağımı tırmalamaya başlamıştı. Cullenlar evin önünde beni bekliyorlardı.
“Anne kaybettiğin için çok üzgünüm.”
“Gerçekten mi? Çok yalancısın Renesmee. Kahkahaların hala kulağımda” Etrafımızdaki herkes çok eğleniyordu. Birkaç sene öncesine kadar aralarındaki en güçlü vampirin güç kaybetmesi başta Emment olmak üzere ailedeki herkesi çok mutlu etmişe benziyordu. Onlara doğru yürürken veranda da duran ve babasının kollarındaki kızım konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ
FantasyGüneş bedeninizi yakabilir. Peki ya ruhunuz? O da yanarsa yaşayabilir misiniz? Tüm acılar ruhunuzu acıtabilir,ama onun sizden bir farkı var. Ruhunun acısı bedenini kaplamış. Gözle görülebilir bir acı... Renesmee Carlie Cullen... Bu hikayeyi çoğumu...