Günler geçmeye devam ediyordu. Raul ile yaptığım anlaşma gereği hemen hemen hergün onlarla birlikte, John’un ona olan güvensizliğini yok etmek için, o küçük eve gidiyordum. Tam bir haftadır aralıksız hergün. Rolf bu durumdan rahatsız oluyordu. Onun hakkında istemeden duyduğum şeylerden dolayı bana karşı utanç içindeydi.
“Ness!”diye bağırdı boş koridorda Mia. Ona doğru döndüğümde siyah saçlarını arkasında uçuşturarak bana koşuyordu. Birden boynuma atladı.
“Dur,dur! Şimdi yere kapaklanıcaz.”
“Ness,bir haftadır doğru dürüst konuşamıyoruz. Rolf ve kardeşi seni benden çaldı.”
“Bu mümkün değil. Biliyorsun sen benim ilk göz ağrımsın.” İkimizde gülmeye başladığımızda Mia elimi ellerinin arasına alarak konuşmasına devam etti.
“Ness, seni merak ediyorum. Günlerdir nasıl olduğunu soramadım. İyi görünüyorsun ama bazı olaylar insanın içinde derin yaralar açar ve mutlu görünmek onları kamufle etmenin en güzel yoludur.”
“İyiyim. En azından geceleri uyuyabiliyorum. Birkaç saat bile olsa.”
“Rolf’ün kardeşi sana iyi gelmiş olmalı.”
“Ahh sen bide bana sor.”
“Ness, anlat hadi bilmem gereken neler oldu?”
“Hiç bir şey Mia, sadece o çocuğa kanım ısınamadı. Günlerdir birlikteyiz ama onda beni ürküten şeyler var.”
“Evet ilk gördüğümde bende öyle hissetmiştim. Aslında onu sadece bir kez gördüm.”
“Mia, bugün benimle gelmeye ne dersin?”
“Bence de mütiş olur.”dedi Rolf yanımıza gelirken.
“O zaman çıkışta görüşürüz çocuklar ben biraz yalnız kalmak istiyorum.”dedim ve koridordan bahçeye açılan kapıya yürüdüm. Dışarıya çıkıp kimsenin beni göremeyeceği bir yere gittim. Yalnız kalmak düşüncelerin mantıkla buluşmasına güzel zemin hazırlıyordu. Eğer kafanız karışmış ve çıkılmaz kördüğümlerle kaplanmışsa yalnız kalmak en büyük kurtuluş noktasıdır. Benim gibiler içinse hayallere odaklanmış gözlerimi diğer insanlardan kaçıramanın en mükemmel yolu. Raul ile olanlar bedenime ve ruhuma ağır gelmişti. Yüzü gözlerimin önünde belirince,ondan korktuğumun farkına vardım. O geceden kalan hasar artmıştı ama olmaması gereken bir duygu daha vardı hayalimdeki gözlerimde. Merhamet. Neden beni öldürmek isteyen ve gözünü kırpmadan benim acı çekmemden zevk alan bir sosyopata merhamet,en kötüsü de acıma hissetmiştim? Neden onun içinde iyilik olabileceğini düşünüyordum? İki kere hatta üç kere beni öldürmek istemesi neden göz ardı etmem gereken bir ayrıntı olarak beynimde duruyordu? Raul’e acımam onun Rolf’e ve ailesine olan bağlılığı olmalıydı. O gece beni öptüğünde hafızamda beliren Jacob’ın yanı sıra bir şey daha görmüştüm. John ve Raul’ü. Gülümseyen küçük bir çocuk vardı. Yemyeşil gözlere ve buğday sarısı saçlara sahipti. Bir kadın,annesi olmalıydı,ona sesleniyordu. O kadar masum bir varlık tam anlamıyla canavara dönüşemezdi. Sonra başka bir görüntü hatırladım. Raul’ün içindeki acıyı ve sevgiyi gözlerimin önüne seren bir hatıra. Annesinin ölüm anı… Rolf ve Raul’ün yüzündeki sevgi kalbime işlemişti. Sevgiyi barındıran kalpler kötü işler yapmazdı. En azından bir nedeni olmalıydı.
“Evet, küçük vampir bir zamanlar iyi bir çocuktum.” dedi Raul kolumdaki ellerini çekerek.
“Benden uzak dur!”
“Aaa! Artık dost olduğumuzu sanıyordum Ness.”
“Eğer ölürsen belki bu dediğin gerçekleşebilir.” dediğimde sesini çıkartmadan öylece bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ
FantasyGüneş bedeninizi yakabilir. Peki ya ruhunuz? O da yanarsa yaşayabilir misiniz? Tüm acılar ruhunuzu acıtabilir,ama onun sizden bir farkı var. Ruhunun acısı bedenini kaplamış. Gözle görülebilir bir acı... Renesmee Carlie Cullen... Bu hikayeyi çoğumu...