BİRİNCİ KISIM
RENESMEE
1.TANIŞMA
Hissettiğim tek şey vardı o güne ait. Sıcak bir kana karşı koymaya çalışan buzun öfkeli dağılışı içimi ikiye ayırıyordu sanki. Biri beni öldürmek isterken diğeri tüm ateşiyle beni hayatta tutmaya çalışıyordu. Nereden bilebilirdim ki benim yaşamamın bunun üzerine kurulu olacağını. Küçücük bedenimde iki varlığı yaşıyordum; buzun gücünü ve ateşin ruhunu. Kimse benim nasıl bir varlık olacağımı bilmiyordu. Kimine göre küçük tekmeci, kimine göre büyük aşkını günden güne öldüren gereksiz bir varlık, kimine göre de hiç sahip olamadığı bir kalbin durmasına neden olan bir canavardım sadece. CANAVAR...
******
Boğuluyordum. En önemlisi en başından bana sıcaklığını veren annemi öldürüyordum. Sıcağın içinden buzun ortasına düşmüştüm birden ve gördüğüm ilk şey doğaya aykırı olan buzun sıcacık sevgisiydi. Uzun süre kendimi bu olağanüstülükten alamamışken kanın çekildiğini hissettiğim ateşin soğuk kucağında buldum kendimi. Buz ne kadar korumacı baktıysa gözlerime ateşte o kadar (hatta daha fazla) sevgiyle bakıyordu. Tam o sırada kanın sıcaklığını hissettim. İçimdeki buz canavarı kalbimin ateşine ve ruhuna rağmen o kanı içmek istedi. Kendime hâkim olamamış ve bana ruhunu armağan etmiş annemi ısırmıştım. Annem acıyla kıvranırken ben babamın öfke ve acı dolu gözlerini üstümde hissetmiştim. Birden başka bir buzun kucağında buldum kendimi. Rosalie beni alıp annemden uzaklaştırıyordu. İçerden gelen sesler içimi yakıyordu. Küçük kulaklarım dünyaya merhaba dediğim o anda ne kadar çok acı duymuştu. Bunlar yetmezmiş gibi bir de annemin ölmesine neden olmuştum. İşte tam o anda odada bir sıcaklık hissettim. Nefes almaya başladığımdan beri hiç bu kadar sıcak bir şey hissetmemiştim. Bu evde benden sıcak biri daha vardı ve kalbi benimkinden daha hızlıydı. Kalp atışlarını duyabiliyordum ama asıl onu fark etmemi sağlayan o muhteşem kokusuydu. Annemin kan kokusundan daha farklıydı ve bana yaklaşıyordu. Kalbi sanki öfkeden patlamak üzereydi. Korkmuyordum ama içimi akıl almaz bir ateş sarmıştı ve beraberinde gelen anlamını hala anlayamadığım bir duygu kaplamıştı küçük bedenimi. Rose beni yukarı kaldırdığında arkadan ateş ve öfkenin bana yaklaştığını gördüm. O avcı bense avdım ve hiç şansım yoktu. Bana uzanmasına bir adım kala birden yere oturdu. Gözlerinde beni çeken bir şey vardı. Bu çekim anneme ve babama duyduğum çekimin aynısıydı, belki de biraz daha fazla. O an içimdeki ateşi onun gözlerinde de gördüm ve asla ondan bana zarar gelemeyeceğini hissettim. Bu histen çok bir emir gibiydi. Ömrümün sonuna kadar içimden atamayacağım bir emir...
Babam var olma amacını tüm gücüyle hayatta tutmaya çalışıyordu. Donmuş bir kalbe sahip olsa bile Bella'sını yanında istiyordu. Ona bunu yapmağı hiç istememiş olsa da ölmesini izleyemezdi. Ben yaşadıklarımı kafamdan Rosalie 'ye aktarırken babam yukarda benim parçaladığım bir kalbi kendi zehriyle onarmaya çalışıyordu. Dışardan sesler geliyordu ama ben bunları anlamlandıramıyordum. Birden babamın merdivenlerden aşağı indiğini hissettim. Dışarıya çıktığını biliyordum. Dışarıdaki sesler git gide artıyordu. Bana ağlayan gözlerle dakikalarca bakan ateş bir süre sonra babamın peşinden dışarı çıkmıştı. Neler oluyordu?
Dışarıda bir şeyler vardı ve ben bunu hissedebiliyordum. Bir iki saatlik bir canlı olmama rağmen etrafımdaki her şeyi dikkatle inceliyor ve algılayabiliyordum. Rose 'un korku içinde bana sımsıkı sarılmasını, dışardan gelen hırlama ve bağrışma seslerini her şeyi duyup algılayabiliyordum ama hiç birine anlam veremiyordum. O an hissettiğim şey belki de benim hayatımın sonsuza kadar değiştiğinin bir göstergesiydi. Hayatım dışarıdaki hırlama sesleri arasında şekillenmeye başlamıştı. Nelerle karşılaşacağımı kimse bilemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ
FantasyGüneş bedeninizi yakabilir. Peki ya ruhunuz? O da yanarsa yaşayabilir misiniz? Tüm acılar ruhunuzu acıtabilir,ama onun sizden bir farkı var. Ruhunun acısı bedenini kaplamış. Gözle görülebilir bir acı... Renesmee Carlie Cullen... Bu hikayeyi çoğumu...