31. KİM BUNLAR?

327 9 2
                                    



"Ness birşey düşündü." Dedi Edward. Küçük kırmızı kulübede neler yapabileceğimizi konuşuyorduk.

"Şey, bence cinayetleri peşime takılan yabancı işliyor. Amacı ise yetenekli bir melez dünyaya getirmek. Dört kızından biri yetenekleri ayırt edebiliyor. Eleazar gibi. Eğer yetenek yoksa bebekleride öldürüyorlar."

"Bu çok mantıklı. Yetenekli olanlarıda sürüye katıyorlar. Savaş zamanı avantaj sağlayacaktır." Dedi Jasper.

Savaş kelimesi beni ürkütmüştü. Hazır olduğumu düşünmüyordum. Umarım iş oraya varmaz.

"Peki nerede olduklarını neden göremiyorum?"

"Sanırım onlarda yetenekli biri daha var. Yerlerini gizliyor. Aro da bu yüzden onlara ulaşamıyor olmalı. Yoksa bu kadar ceset onları harekete geçirmeliydi." Dediğimde herkes bana anlamsızca bakmıştı. Ben de Aro'nun umrunda olmadığını biliyordum ya da bu işin içinde olduklarını. Bu kimin umrunda. Zaten hepimiz ölücez.

"Bakın tehlike gelene kadar normal yaşantımıza geri dönücez. Eğer Ness için gelirlerse hazırlıklı olucaz. Dikkat çekmemeliyiz." Dedi Carlisle. Haklıydı. Onu dinleyip hayatlarımıza kaldığımız yerden devam etmeliydik. Tek sorun ise babamla benim korkularımızdı. Bu yetenek bilmecesini çözmeliydik. Yine de bu gece ailemin gelişini kutlamak istiyordum. Herkes evlerine dağılırken biz Charlie'nin yanına gitmiştik. Benden ayrılacağı için üzgündü. Bu yüzden eşyalarımın hepsini yanıma almadım. Bir kısmını onda bıraktım. Hafta sonları onda kalmak için Edward ve Bella'dan iznim hazırdı.

"Tatlım hazırsan gitmeliyiz." Dedi Edward. Aşağı indiğimde Charlie ile birşeyler konuşuyordu.

"Teşekkürler Charlie. Biz yokken ona göz kulak olduğun için." Dedi babam.

"Rica ederim." Dedi bana sarılırken.

"Göz kulak derken Jacob'ı kast ettin sanırım." Dedim gülümseyerek.

"Ness!" dedi Edward.

"Tamam sustum." Charlie'ye dönüp konuşmaya devam ettim.

"Hafta sonu görüşürüz." Dedim ve sıkıca sarıldım.

"Dört gözle bekliyor olucam." Dediğinde arabaya yürümeye başlamıştım. Arabaya bindiğimde ise küçük kulübemizin yolunu tutmuştuk.

"Ness biz yokken hiç kulübeye gittiniz mi?" dedi Edward dikiz aynasından bakarak.

"Baba ne sormak istiyorsan direkt sor. Dolaylı yoldan değil."

"O zaman cevap ver ufaklık. Kuralı çiğnediniz mi?"

"Edward!" dedi Bella sinirle.

"Ne? Afrikada nasıl oldu bilmiyorum ama düşüncelerini takip edemedim. Hep bir engel çıkıyordu.

O an beynimden Edward ile kendim iletişime geçmeyi denedim. Ona seslenmeyi mesela.

"Baba, bunu nasıl yaptığımı bilmiyorum?" dediğimde yüzüme bakıyordu. Anlamamış mıydı? Ben yinede konuşmaya devam ettim.

"Sanki yeni bir yetenek kazanıyor gibiyim. Beni duyamıyorsun. Görmek istemediğim şeylere bile insanların beyinlerinde ulaşıyorum. Neler oluyor baba? Elijah'nın anlatmaya çalıştığı yaratık ben olabilir miyim?" diye haykırdım içimden. Beni duyup duymadığından bile emin değildim. Bir anda hızla giden arabanın frenine basarak düşüncelerimin uçmasına neden oldu.

"Edward neler oluyor?" Dedi Bella.

"Özür dilerim bir anda kontrolümü kaybettim." Dedi ve arabayı tekrar sürmeye devam etti. Bir kaç dakika sonra ormanın içindeki patika yoldan kulübemize doğru yürümeye başlamıştık. Bella çok heycanlı görünüyordu. Herşeyin yoluna gireceğinden o kadar emindi ki teorilere kulak asmıyordu. Aslında bu tavrı beni korkutmuştu. Bu anneme göre değildi. Şu anda paniklemiş bir şekilde çözüm aramaya başlamalıydı. Sanırım benim o melez olamayacağımı düşünüyordu. Çünkü yeteneğim –onun bildiği kadarıyla-o melezinkinden farklıydı. Bir anda beynimde bir ses yankılandı.

GÜNEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin