38. Mia STRONG

173 3 0
                                    

         Dünya'ya gözlerini açmak bir tercih değildir. Anne ve babanız sizin onlara katılmanıza karar verir ve doğarsınız. Ana rahmine düştüğünüzde şekillenen hayatınız, genlerini aldığınız ailenizin karakteri ve zekasıyla doğru orantılıdır. Merhametli, vicdanlı ve sevgi dolu bir babanız varsa sizde öyle yetiştiriliyorsunuz; fakat sizi sevmeyen hatta kendinden başka herhangi bir canlıyı düşünmeyen varlıksa genlerine maruz kaldığınız, yaşamınızı kendiniz kurmalısınız. Ne olmak istediğinize karar vermek zaman alsa da bu şartlarda doğruyu bulmak sadece bizlerin elinde. Kendi türümden olanlardan çok farklı yetiştirilmiştim. Bizim gibi çocuklara sahip olan iki vampir tanıyordum ve iyi olan benim babamdı. Belki de Joe çocuklarına bir şans sunmuş olsaydı içlerindeki iyiliği keşfedebilirlerdi. Seçimler seçimler...

         Etrafımda olup biten tüm olağanüstülük benim seçimim değildi, ama ne olmak istediğimi biliyordum. Cevabını aradığımız pek çok sorunun karşılığı Joe'nun söyledikleriyle şekillenmişti. Şimdi ise mutluluğumu elimden çaldığını düşünen şeytanın oğlu bizden kaçarcasına uzaklaşıyordu. Malesef yapabildiğimiz tek şey arkasından bakmaktı. Ta ki o sesi duyana kadar...

"Yanıyor! Kolum! Yardım edin!" dedi yerde yatan adam acı ses tonuyla. Bir anda yanımda duran iki adamının aksine gözlerim karanlık ormana bakmayı kesip sesin geldiği yöne doğru çevrilmişti. Yarı baygın şekilde acı çeken adamın iniltilerinin beni kendime getirmesi kısa bir süre almıştı. Jacob ve Edward ise hiç kıpırdamıyorlardı. Hızla acıdan kıvranan adamın yanına gittim. Kolundan akan tonlarca kan umrumda değildi. Tek isteğim adını bile bilmediğim bu adamın bir an önce çocuklarına kavuşmasıydı. İyi de ne yapılacağı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Telaşla yerinde çakılı kalmış babama seslendim.

"Baba, adam ölüyor. Hey! Beni duyuyor musunuz? Jacob!" dediğimde sesim ormanda yankılanmıştı. Kendilerine geldiklerinde babamın yüzündeki korku ile gözlerimle buluşması beni daha da endişelendirmişti.

"Ölmüyor Ness, eğer zamanında müdahale etmezsem yeni bir vampirimiz olacak. Güneş doğmadan onu John'a götürelim. En az bir kaç dakika içinde zehir kalbe ulaşıcak. Zehri çıkarmalıyım." Dedi Edward yerden adamı kaldırırken. Jacob ile hızla ormanda ilerleyen Edward hiç iyi görünmüyordu. Joe'nun söyledikleri benden çok onu etkilemişti. Saniyeler sonra John'nun evine geldik. Bebeklerin ağlayan seslerine bakılırsa babalarının geldiğini hissetmişlerdi. Sam kapıyı açtığında Jared ile Quil'e seslendi. Jared ve Quil kapıya gelip Jacob ve Edward'ın taşıdığı yabancı adamı John'un alt katındaki küçük odaya indirdiler. Burası aylar önce benim komada yattığım odaydı. Jacob ile göz göze geldiğimizde anılarımız beynimde canlanmıştı. Ancak asıl sorun ormanda baygın bıraktığımız ailemdi. Annemdi. Telaşla Edward ile birlikte Sam'a baktık. Konuşmayı ise daha fazla takatim kalmadığı için babama bırakmıştım.

"Onlar iyi mi?"

"Merak etme bebekleri almadan önce onları büyük eve taşıdık. Durumları aynı. Seth ve Leah yanlarında. Az önce de John gidip baktı." Dedi Sam Edward'ın omzuna dokunarak.

"Mia nerede?" dedim aşağıdan hızla yukarı çıkan John'a bakarak.

"Leah ve Seth ile birlikte Cullenların evinde. İlaç verdim. Uyuyor. Bedeni çok zayıf düştü. Ayrıca vücududa kırıklarla dolu." Dedi

"Babasını biliyor mu?" dedi Jacob

"Sanırım bilmiyor. Onu bulduğumuzda baygındı. Ama şuan iyi. Edward adamı kurtarmak zorundasın." Dediğinde başını çevirip Emily'nin kucağındaki iki bebeğe bakmıştı. Edward hızla aşağı indiğinde peşlerinden gittim. Jacob ile merdivenleri indiğimizde babamın adamın vücudundaki zehri emdiğini gördüm.

GÜNEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin