Playist:
EXO-Love Shot, BTS-DNA...
—
Zil çaldığında masanın üzerindeki eşyalarımı toplamaya başladım. Açıkçası gergindim. Uzun bir aradan sonra bir arkadaşımın(!) evine gidecektim.
Aslında Yu Jin ile henüz gerçek yakın arkadaşlar olduğumuzu düşünmüyordum. Çünkü, daha yeni etkileşimde bulunuyorduk. Belki daha önceden onu görmüş ve ismini duymuştum ama hiçbir zaman yakın olmamıştık.
Kim bilir, belki de bu proje ödevi bahanesi ile yakın arkadaşlar olur ve proje bitsede arkadaşlığımız yakın bir şekilde devam ederdi? Belki de yıllar sonra ilk defa yeniden arkadaş edinebilecektim.
Tüm her şeyimi topladıktan sonra çantamın bir kolunu omzuma astım ve etrafıma bakındım. Yu Jin, elinde telefonla konuşuyordu. Biraz sonra telefonu kapattı ve yanıma gelip, koluma girdi. Böylece beraber yürümeye başaldık.
"Hadi gidelim. Bizi bekliyor!"
Kaşlarım çatılırken ayaklarım yavaş yavaş durmuştu.
"Bekliyor?"
"Ah! Şey... Abim beni almaya geliyor da. Onu dedim. Ayrıca annemler de bir arkadaşımı eve getireceğim için çok heyecanlı. Onun için dedim."
Biraz şüpheli gelsede başımı salladım ve yürümeye devam ettik. Koridorlar hafif boşalmıştı. Çünkü herkes sanki okulda yangın çıkmış gibi hemen koşarak çıkmıştı zil çalar çalmaz. Buna son sınıflar da dahildi. Çocuk gibiydiler. Aslında çocuk olmak kötü bir şey değildi. Sadece görgülü olmak gerekti.
Okulun bahçesine çıktığımızda Yu Jin etrafına bakınmaya başladı.
"Hah! Gel şurda!"
Beni neredeyse sürükleyerek yürütmeye başladığında nedensizce heyecanlanmıştım. Yeni birileri ile tanışınca her zaman heyecanlı olurdum.
Sonunda durduğumuzda başım eğikti. Sadece ayakkabılarıma bakıyordum.
"Soo Bin bu abim Heeseung. Abi bu da Soo Bin arkadaşım."
"Merhaba!"
Gelen kadifemsi, güzel ses ile başımı kaldırdım. Uzun boylu, büyük gözlü, beyaz tenli biriydi. Saçları alnına dökülüyordu. Yüzündeki elmacık kemikleri ve boğazındaki adem elması oldukça belirgindi. Üzerinde siyah bir kapüşonlu kazak, siyah dizleri yırtık bir kot vardı.
"M-merhaba."
Sesim içime kaçmış olabilirdi ya da fırlamış?
"Abi hadi gidelim."
Bana bakarak başını salladı ve arkasını dönüp, henüz yeni gördüğüm siyah, camlarına film çekilmiş arabanın arka kapısını açtı.
"Binin bakalım."
Sıralı, beyaz dişlerini göstererek gülmüş ve eli ile arabanın arkasını göstermişti. Yu Jin bir şey ima eder gibi gülüp, başını iki yana sallayıp arabaya bindi. Ben de arkasından bindikten sonra Heesung kapıyı kapattı.
Çok heyecanlı olduğum için göğsüm hızla inip kalkıyordu. Elimin üzerinde hissettiğim el ile soluma döndüm. Yu Jin elimi tutuyordu.
"Sakin ol. Ailem kötü değildir."
Bunu zaten Yu Jin'in sürekli gülen yüzünden anlayabiliyordum. Ona hafifçe tebessüm edip önüme döndüm. O sırada Heeseung ile gözlerimiz dikiz aynasında birleşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Truthfulness/Courage | Lee Heeseung
FanfictionŞişenin soru kısmı ona diğer kısmı da bana bakacak şekilde durduğunda gergince dudağımı ısırdım. "Doğruluk mu, cesaretlik mi?" Sakin sesi ile biraz olsun rahatlasamda kalbim hâlâ hızlı hızlı çarpıyordu. Bu oyun beni geriyordu. "Cesaretlik." Doğrulu...