0.6

1.3K 134 92
                                    

Playist:

Enhypen-Flicker

Sanırım dünyadaki en kötü şeylerden biri de en sevdiğiniz yemeğin yapıldığı akşam misafir gelmesi ve rahat rahat yiyememenizdi. Nasıl bir tesadüf ise şu an onu yaşıyordum.

"Yemeği beğendiniz mi?" Annem hepsinin tepkisini ölçmek adına bakarken ilk cevaplayan Yu Jin olmuştu. "Çok güzel olmuş efendim."

"Bence de çok güzel olmuş. Elinize sağlık." Heeseung da onu desteklercesine konuştuğunda annem çok fazla övgü aldığından olacak gülümsemeye başlamıştı.

"Oğlum sen okuyor musun? Yoksa çalışıyor musun?" Dedi annem Heeseung'a doğru. Sanki dün akşam beni onunla gördüğü için azarlayan o değildi.

"Ben üniversiteye gidiyorum ama dersimin olmadığı zamanlar şirkete gidip orada çalışıyorum. Üniversitemde birkaç sorun olduğu için bir hafta boyunca şirkette olacağım." Annem ile o sohbete girmişken ben sıkılmıştım. Yemeğim bitmek üzereydi.

Çalan melodi ile başımı kaldırdım. Birisinin telefonu çalıyordu. Heeseung, cebinden telefonunu çıkarırken izin istemiş ve kalkmıştı. Biraz ileride telefonla konuştuktan sonra geri döndü.

"Efendim, her şey için çok teşekkür ederiz. Ellerinize sağlık ama bizim artık gitmemiz gerekiyor. Şirkete gidip unuttuğum birkaç dosyayı almam gerek." Annem ne kadar onları durdurmaya çalışsada onlar durmamış ve gitmişti.

"Gördün mü?" Dedim annem kapıyı kapatırken. "Neyi?"

"Sana Heeseung'ın sevgilim değil, Yu Jin'in abisi olduğunu söylemiştim. Gördün mü?" Biraz suçlu şekilde başını eğdi. "Ne yapayım sizi öyle aynı motorda görünce cinler tepeme çıktı. Yaşın daha çok küçük."

"Ne mi yapacaksın? Bana inanacaksın anne. Ayrıca benim yaşım küçük değil. Birkaç ay sonra üniversite sınavına gireceğim. Sence oradan küçük gibi mi görünüyorum? Sana sevgili yapacağım demiyorum. Sadece her zamanki gibi beni kocaman bir kız olarak gör istiyorum. Zaten yedi yaşından beri senin için kocaman bir kız değil miyim?"

Dolan gözlerimle odamın kapısını açarak içeri girdim ve kapıyı kapattım. İstediği zaman beni kocaman biri olarak görürken, istemediği zaman küçücük bir çocuk gibi görüyordu. Ne yazıkki yaşım onun istediğine göre büyüyüp, küçülmüyordu.

Az önce yaşamın küçük olmadığını söylerken bir sevgilim olabileceğini ima etmemiştim asla. Sadece beni her şeyde kocaman biri olarak gören annemin neden bu olayda küçücük gördüğünü anlamamıştım.

Çalışma masamın sandalyesini çekip oturdum ve sadece birkaç saat önce burada gülüşürek oturmamın aksine bu sefer ağlayarak oturdum.

"Yemiyecek misin?" Başımı iki yana salladım ve çantamı takarak dışarı çıktım. Hava epey bi' soğuktu ve karanlık. Korkmuyorum desem yalan olurdu. Kulaklığımı çıkararak taktım ve karıştıra basarak telefonu kapattım. Yolda şarkıyı içimden söyleyerek yürüyordum. Şu an her ne kadar karanlıktan korksam da şarkı söylerek yürümek bir nebze olsun beni sevindiriyordu.

Birdenbire çarpan gökgürültüsü ile yerimde titrerken ani sesten dolayı korkmuştum. Kalbim hızlı hızlı atarken elimi üstüne koydum. Normalde gökgürültüsünden korkmazdım ama daldığım bir anda olduğu için çok korkmuştum.

Suyumu çıkararak biraz içtikten sonra kulaklıklarımı çıkardım ve cebime koydum. Kaldırıma çıkıp biraz daha hızlı yürümeye başladım. Yağmur yağacaktı ve benim şemsiyem yoktu. Hızlı hızlı yürürken çişselemeye başlayan yağmurla daha da hızlandım ama ıslanacağımı çok iyi biliyordum.

Truthfulness/Courage | Lee HeeseungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin