Playist:
Lovley- Billie Eilish, Khalid
Bazen sevdiklerimiz bizi bırakıp gider... Ya da öyle görünür? Aslında sevdiklerimiz bizi bırakmaz. Onlar her zaman kalbimizin en güzel, en konforlu, en temiz, en sevgi dolu yerindedir.
Önemli olansa bizim onun orada olduğunu bilmemizdir. Eğer onun orada olduğunu bilmezsen gitti diye ağlarsın gecelerce... Ay'a bakarken sanki Ay'ın gökyüzündeki şehir ışıklarının yanında sönük kalan ışığında anılarınızı görürsün.
İşte o anılarda bile o var. Eğer onu gerçekten seviyorsan o her yerdedir. Önemli olan senin onun yanında olduğunu bilmendir ama...
—
Camdan bakarken derin bir nefes verdim yorgunlukla. Saatlerce yürümemiştim, test çözmemiştim, iş yapmamıştım ama yorgundum. Hatta konuşmamıştım bile ama yorgundum...
Bu yorgunluk fiziksel değildi. Ruhsaldı. Hayat beni yormuştu birçok kişi gibi. Her geçen gün yaşama enerjim çekiliyor gibi hissediyordum.
Her şeyim basitti. Uyurdum, kalkardım, ailemin azarlamaları ile karşı karşıya gelirdim, ders çalışırdım... Kısacası yaptığım her şey herkesin hayatındaki rutindi.
Ama onun hayatıma girmesi ile her şey değişti...
Dün eve gittiğimde annem Heeseung'ı sevgilim ya da kırştırdığım biri olarak düşündüğünü söylemişti. Üstelik bunu yaparken beni kırmaktan çekinmemişti.
Ona her şeyi anlatsam da inanmamıştı. Ona yarın benim ile Yu Jin'lerin evine gelmesini istediğimde reddetmişti ve "ne halin varsa gör." Diyip gitmişti.
Kendimi açıklamama ve temize çıkarmama bile izin vermemişti...
"Ne düşünüyorsun öyle?"
Duyduğum ses ile irkilirken bir rüyadan uyanmış gibi hissediyordum. Hayır, hayır bir kabus. Evet, tanımı bir kabus olabilirdi ancak.
"Hiç." İnanmadığını yüzünden bile görebiliyordum ama yine de "tamam." Demişti sadece.
"Şey... Yu jin?" Gülümsedi ve eğdiği başını kaldırıp bana baktı. "Ödevi bizim evde yapsak olur mu?"
Bunu beklemiyor olacak şaşırmıştı. Birkaç saniye sonra kendini toparlayabildiğinde başını sallladı.
"Olur da... Acaba dün bizim bir kusurumuz mu oldu?" Dudağını ısırarak bana bakmaya başladığında panik yaparak ellerimi hızla iki yana salladım. "Hayır, hayır. Yanlış anladın. Siz gerçekten çok iyi insanlarsınız. Ailende sen de bana çok iyi davrandınız ama benim ailevi problemlerim var..."
Sonlara doğru başımı eğdiğimde kötü hissediyordum. Sorun bendeyken, o kendinde olduğunu düşünerek üzülmüştü.
"O zaman sorun değil. Kötü bir şey yaptık diye çok korktum." Diyip gülmeye başladığında, beni rahatlatmak için yaptığını anlayarak ben de gülümsedim. "Pekâlâ ben beş dakikalığına gidip annemle konuşayım. Haberi olsun."
Onu başım ile onayladıktan sonra anneme mesaj attım. Onun da haberinin olması lazımdı.
Telefonumda sosyal medya hesaplarıma girerek birkaç psikoloji hakkında şey okudum. Bunları okuyunca bilgi ediniyordum ve bunları hayatımda uygulamaya çalışıyordum. Ayrıca birçok hipotez düşünmüştüm.
Mesela, deliler(!) akıllarının 4/4'ünü kullanırmış fakat insanlar 4/1'ini kullanırmış. Bunun hakkında hipotezim; diyelim ki bir bardak kırıldı. Noraml bir insan buna bir sebeb verir. "Elim çarptı düştü." Gibi fakat aklen sorunları olan insanlar, toplumun söylediği isimle deliler(!), birçok sebeb sürer ortaya. O bardağın elinin değmesi ile düştüğünü, bir tür hayali varlığın bardağı tehdit olarak algılaması için yere attığını ya da o bardağın özel güçleri olduğunu düşünebilir. Bunu yaparken de beyninin hepsini kullanır. Tüm olasıkları düşünür. Bu konu hakkında hiçbir makale veya yazı görmedim ama bunu kendi düşüncelerim ile üretmiştim ve bunun gibi birçok hipotezim vardı, var olmaya devam da ediyorlar. (Buradaki düşünce tamamen bana aittir.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Truthfulness/Courage | Lee Heeseung
FanfictionŞişenin soru kısmı ona diğer kısmı da bana bakacak şekilde durduğunda gergince dudağımı ısırdım. "Doğruluk mu, cesaretlik mi?" Sakin sesi ile biraz olsun rahatlasamda kalbim hâlâ hızlı hızlı çarpıyordu. Bu oyun beni geriyordu. "Cesaretlik." Doğrulu...