Playist;BTS-I Need U, MONSTA X- You Can't My Heart...
Ne olursa olsun hayat devam ediyor... Ve biz insanlar önümüzdeki hayat ister kralların yaşadığı gibi güzel, ister bir çöplük gibi kötü olsun yine de oraya uyum sağlayıp bir şekilde akıp giden zamana kapılıyoruz...
—
Hayat bazılarına kolay, bazılarına zordu...Bana ise hep zor olmuştu...
Küçüklüğümden şu ana kadar hep evin en büyük çocuğu olduğum için benden çok şey beklenmişti. Aslında benim tek suçum en büyük çocuk olmaktı.
Notlarımı yüksek tutmam, kardeşlerime örnek olmam, ev işi yapmam, ailemi gurulandırmam, küçük kardeşlerime bakmam ve dahası gerekliydi. Yaptığım en küçük hatada hemen suçlarlardı beni. Kızarladı...Kalbimi kırarladı...
Ben kendim öğrenmiştim kırılan kalbimi onarıp, "geçti." Diye yalan söylemeyi. İlk başlarda 7 yaşında bir çocuk olduğum için zorlandım ama alıştım... Her insan gibi ben de acıya alıştım...
Bazen düşünüyorum da keşke 7 yaşına gelmeden önceki günlere dönsem... Çünkü o zaman kardeşlerim yoktu ve ailem bana sevgi gösteriyordu. Kardeşlermi kıskanmıyordum. Sadece aynı sevgiyi bana da vermelerni istiyordum. Çünkü sırf hepsinden büyüğüm diye beni çok büyük bir yetişkin gibi görüyorlardı.
Ben küçük olduğumu ilk ortaokuldayken fark ettim. Ergenlik dönlemlerime yeni yeni girmiştim ve her şeyin farkına yeni yeni varıyordum. Ben küçükken bebek almalarını isteyip, ağladığımda annem ağzıma bir tane geçirirdi.
"Kes sesini!"
Derdi. Korkup sadece başımı sallardım. Sonra o bebeğe bakardım. Bir gün ortanca kardeşim de bir bebek için ağladı. Ona da kızıp, vuracak sandım ama hayır. Sadece hyuna gitti. Kardeşim tüm gece ağladı. Ertesi gün gidip, ona o oyuncağı aldı.
Bir akrabamımıza iki günlüğüne gittiğimde beni sürekli arıyordu buna sevinmiştim. Çünkü bu beni özlediğini gösteriyordu bana göre ama eve döndüğümde bana "seni özledim, kızım." Bile demedi. Hiç kimse ama hiç kimse beni özlememişti her şey aynıydı.
Bir iki hafta sonra kardeşim bir günlüğüne gittiğinde de onu aradı. O gelince yanağını öptü,"hoş geldin kızım." Dedi. O an onun yerinde olmak istedim...
Sonra yılların böyle geçti...Ben hep unutulandım, ben hep sevilmeyen ama her şeyi yapandım...
Bu yılların içinde onları takmayıp, hayatıma devam etmem gerektiğini fark ettim. Onlarla konuştuğumda gülümsüyor, bir şey fark ettirmiyordum. Çok geçmeden bu tüm hayatımı etkiledi. Artık sadece evdekilere böyle davranmıyordum. Herkese böyle davranıyordum.
Liseye geçtiğimde, tüm arkadaşlarım ile tanışmaya hevesliydim. Sonuçta yeni bir başlangıçtı. Ancak umduğumu bulamamıştım. Herkes çok soğuktu...Yani bana karşı.
Onlara ödevleri hatırlatan, bazen ödevlerde yardım eden, üzgünken onlarla konuşan bendim... Ama sevilen ben değil, sınıfın en boş insanları oluyordu. Dersten kaçınca ya da dersi kaynatınca havalı olduklarını düşünen boş insanlar...
O günlerden sonra arkadaşlık ilişkilerimde zayıfladım. Yeni bir başlangıç yapmak adına onuncu sınıfta iken sınıf değiştirmek istediğimi söyledim ve şu anki sınıfımdayım...
Sınıftakiler ilk benim ile konuşmaya çalışsada ben reddetmiştim. Sonuçta hayatın götüne tekme attıklarındandım, yıkıktım, güvensizdim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Truthfulness/Courage | Lee Heeseung
FanfictionŞişenin soru kısmı ona diğer kısmı da bana bakacak şekilde durduğunda gergince dudağımı ısırdım. "Doğruluk mu, cesaretlik mi?" Sakin sesi ile biraz olsun rahatlasamda kalbim hâlâ hızlı hızlı çarpıyordu. Bu oyun beni geriyordu. "Cesaretlik." Doğrulu...