Playist:
Falco-Jeanny...
İnsanlar ne de garipti. Bir gün yapmam dediği şeyi, başka bir gün yapabiliyordu. Şeytana mı uyuyorduk yoksa şeytanın ta kendisi biz miydik? Bu soru bence en büyük soruydu.
İnsanlar her şeyden kötüydü. Şeytan bile insanların önünde diz çöküp, ona tapabilirdi. Çünkü insan şeytanın bile düşünemedili pislikler, kötülükler düşünürdü.
Neden böyle düşünceler gelmişti aklıma bilmiyordum fakat bence çok doğruydu.
Yine Heeseung'ın motoruna bineceğimizi düşünerek motora doğru ilerledim. Ancak o motorun hemen yanındaki siyah arabaya ilerlemişti. Onun ile tanıştığım günkü bindiğim araba değildi. O arabaya ilerleyince ben de bozmadan arabaya ilerledim ve öndeki yolcu koltuğuna oturdum.
Emniyet kemerimi takarken nereye gideceğimizi düşünüyordum. Yu Jin tam duymadığını, daha doğrusu dinlemediğini söylemişti. Festival olamazdı çünkü yakında yapılacağını duyduğum bir festival yoktu. Olsaydı her yerde afişler olurdu. Ayrıca birazdan yağmur yağacak gibiydi. Olsa bile bu havada yapılmazdı.
Ya dolaşacaktık ya da yine o sahildeki eve gidecektik. Başka bir yere de gidebilirdik tabii. Başım düşünmekten dönmeye başlarken, kafamı iki yana salladım ve yolu izlemeye başladım. Trafik vardı biraz.
Gözlerim renkli yağmurluğuna sarınmış bir çocuğa kaydı. Annesinin elini sıkı sıkıya tutmuştu. Annesi yağmurun başlayacağını anlamış olacak, ıslanmamak için hızlı hızlı yürüyordu. Çocuk ise gökyüzüne bakıp gülümsüyordu. Islanmak istediği apaçık ortadaydı.
İnsanlar yağmurdan kaçardı. Temizlenmek istemezdi. Hep günahlar içinde kirli bie şekilde kalmak isterdi. Çocuklar, yağmurdan kaçmazdı. Tertemiz olan bedenlerini tozdan arındırırdı.
Gözlerim şoför koltuğunda oturan ona kaydı. Dikkatli bir şekilde yola odaklanmıştı. Ona baktığımı hissetmiş olacak bakışları bir saniye bile sayılamayacak kadar süre bana değdi. Bunun üzerine gözlerimi ondan çekerek, başımı cama yasladım ve gözlerimi kapattım.
Sabahları bazen kabus görüp kalkardım erkenden. Korksam da uykulu olduğum için yataktan çıkamazdım ve gözlerim kapalı sayamayacağım kadar düşünceyi geçirirdim aklımdan.
Düşünmek kavramı hayatımın en merkez bölgesine yerleşiyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum.
Başımı koyduğum camdan "tıp tıp..." gibi sesler gelmeye başlarken hafif gülümsedim. Yağmur yağmaya başlamıştı. Şu an hafif serpiştiriyordu ama her saniye biraz daha şiddetleniyordu. Birkaç dakika sonra şiddeti ne az ne de çok bir boyutta stabil kaldı.
Arabanın durduğunu hissettiğimde gözlerimi uyuşuk bir şekilde açıp, ona çevirdim. Emniyet kemerini açmış ve bana dönmüştü. Kendimi toparlayıp, düzgün bir oturma konumuna gelirken ellerimi emniyet kemerine uzattım çıkarmak için ama o benden önce davranarak uzun, ince ve oldukça güzel olan parmaklarını emniyet kemerine koyup, açmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Truthfulness/Courage | Lee Heeseung
FanfictionŞişenin soru kısmı ona diğer kısmı da bana bakacak şekilde durduğunda gergince dudağımı ısırdım. "Doğruluk mu, cesaretlik mi?" Sakin sesi ile biraz olsun rahatlasamda kalbim hâlâ hızlı hızlı çarpıyordu. Bu oyun beni geriyordu. "Cesaretlik." Doğrulu...