Playist:
The Neighbourhood-Daddy Issues...
Gençlik ne demekti? Bilimsel olarak: Bebeklikten yetişkinliğe kadar olan dönemi anlatmak için kullanılan terim demektir. Peki gençler neler yapar? Sabahtan akşama kadar dertsiz tasasız gezip tozar mı? Yoksa tam tersi oturup saatlerce gelecekte iyi bir işe ve maaşa sahip olabilmek için ders mi çalışırlar? Bazı kelimeler görecelidir. Evrensel bir açıklaması olsada her bireyde farklı bir anlam kazanırlar.
Dışarıda ailesinde çalışacak durumda olmayan kimse olmadığı için çöp toplayan çocuk da gençti. Ailesi tarafından yıllarca şımartılarak büyümüş, parti parti gezen, üstüne bir de ailesinin en ufak ilgisizliğinde mahvolan da gentçi. Gençlik sözcüğünü ancak hayatımız belirler.
Ben hiçbir zaman genç hissetmedim. Belki de benim gençliğim, hiçbir zaman genç hissetmemektir. Bilemiyorum. Tek bildiğim her zaman tek başına takılan, en ufak kelimede bile kalbi küçük bir kız çocuğu gibi kırılıp günlerce o şeyi düşünen, okul dışında market için bile dışarı çıkmak istemeyerek odasına kapanan ve gece gündüz çalışan biri olduğum. Ben genç bir kızdan çok, küçük bir kız çocuğu gibi hissediyordum. Ta ki ona kadar.
Bir saçmalık üzerine başlamış olan ilişkimiz, aslında uzun zamandır ihtiyacım olan ama asla fark etmediğim ihtiyaçlarımı karşılaşamış, beni sarıp sarmalamıştı. Şüphesiz benim bu hayattaki en büyük şansım: Heeseung'tu. Ben ondan sonra gençliği tattım. Eğlenmeyi, aşkı, gençliğin getirdiği hurçınlığı ve cesareti... Ben onu kelimeler ile betimleyemiyorum, cümleler kuramıyorum.
O, sanatçının ne düşünerek çizdiğini anlamadığı ama sırf güzelliği için yücelttiği bir tabloydu ve onun gerçek güzelliğini ancak tablonun manasını bilenler tadabiliyodu. Onun manası kendisinden güzeldi. O, aşık olunasıydı. Belki uzun belki de kısa olacak ilişkimiz, bilemiyorum. Tek bildiğim benim ona fena halde tutulduğum ve onunda beni sadece değersiz bir zevk oyuncağı olarak görmüyor olduğu. Çünkü gözlerinden okunuyor. O güzelim yoğun kahveler bana bakarken pırıldıyor, ışık saçıyordu. En ufak sorunumda o pırıltıya telaş ekleniyor, sorunumu çözmek için her şeyini ortaya koyuyordu.
Elim çantamın kollarına tutunmuş, çekimser ve küçük adımlarımla okulun koridorlarında ilerleyordum. Merdivenler sanki ayağımın altından kayıyormuş gibi hissettiriyordu. Üzerimde hâlâ utanmaktan ötürü bir telaş hakimdi. Sürekli kendimi sözlerim ile telkin edip dursamda bunlar asla işe yaramıyordu. En nihayetinde okulun çıkış kapısına vardığımda Heeseung, elleri ceplerinde bir şekilde okulun kapısına bakarak bekliyordu. Gözlerini hiç ayırmadan kapıya baktığı için kapıda göründüğüm an beni fark etmiş olmalıydı. Su balonlarından birisine mutluluk hormonu koyulup onun yüzüne atılmış gibi yüzüne hızla bir gülümseme yayıldı. Ellerini ceplerinden çıkarmış bana doğru ilerlemeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Truthfulness/Courage | Lee Heeseung
FanfictionŞişenin soru kısmı ona diğer kısmı da bana bakacak şekilde durduğunda gergince dudağımı ısırdım. "Doğruluk mu, cesaretlik mi?" Sakin sesi ile biraz olsun rahatlasamda kalbim hâlâ hızlı hızlı çarpıyordu. Bu oyun beni geriyordu. "Cesaretlik." Doğrulu...