Playist:
JONY-Love Your Voice...
İnsanlar, insanları kendi içinde ikiye ayırır; hayatında önemli olanlar ve önemsiz olanlar. Benim için önemli olan birçok kişi olmuştu. Bir kitap bile. Gerçi "Bir kitap bile" demek yanlıştı. Kitaplar benim en yakın arkadaşımdı, arkadaşımlar. Onlar beni anlayan sayılı kişilerdendi. Onlar nesne değildi. Onlar hayattı, her şeyi içinde barındıran...
Belki bir Kafdağı, belki bir periler diyarı, belki de sadece herkesin gittiği önemsiz olarak gördüğü bir meto istasyonu. İnsanların hayatı her zaman değişebilir. Önemsiz olarak adlandırdığımız bir yerde, bir anda, bir kişiyle bile hayatımızı kökünden değiştiren değişiklikler olabilir. Yürürken bile ölebiliriz. Aslında nefes almak bile bize, çoğumuza göre çok kolay gibi geliyor. Halbuki nefes almak için türlü türlü tedaviler gören, türlü türlü zorluklar çeken milyonlarca insan, hayvan var.
Ben fazla koşunca nefesim daralır, akciğerlerim patlıyor gibi hisseder ve yaklaşık beş dakika boyunca oturup su içsem bile nefeslerim düzene zar zor girer. Dolayısıyla benim içinde nefes almak zorlaşıyor bu zamanlarda.
Birde bunun dışında ruhsal olarak nefes alamadığımız zamanlar var. İnsanlardan, kötülüklerden, adaletsizlikten, hayattan... Her şeyden baktığımız anlarda boğazımızı sarmalayan kara gaz yüzünden nefes alamadığımız zamanlar...
Benim için insanlar hiç ikiye ayrılmamıştı. Ben herkesi önemsemiştim bu yaşıma kadar. Sevmediğim birine karşı bile her zaman sorumlu hissetmiştim, hissediyordum. İnsanlar bana kötü bir şey yapsa dahi yanlış anlamış olabileceğimi düşünerek onlar hakkında kötü düşünmemeye çalışırdım. En küçük iyiliklerinde içimden onlar hakkında kötü düşündüm diye pişaman olurum. En nefret ettiğim yanlarımdan biri de budur.
Nefes nefese arabadan inerken Yu Jin'i beklemeden sahildeki eve koşar adım ilerlemeye başladım. Kalbim şimdiden hızlı hızlı atmaya başlamıştı bile. Hava esiyordu, baş ağrım hala devam ediyordu ve yüzümün daha da şiştiğini hissedebiliyordum ama umrumda değildi. Yu Jin bile kendi abisine ne olduğunu bilmiyorsa durum ciddi, hem de çok ciddi bir şey demektir.
Dakikalar içinde vardığım kapıyı hızla çaldım. Kapı açılana kadar arkamdan koşarak gelen Yu Jin bana yetişmişti bile. Kapıyı adının Jay olduğunu hatırladığım çocuk açmıştı. Saçları dağılmıştı ve üzerinde siyah bir sweat ile siyah bir pantolon vardı. Hızla içeri girerek ayakkabılarımı gelişi güzel çıkartıp içeriyle adımladım. "Jay, abimin neyi var? Dün gayet iyi görünüyordu." Bana kalmadan Yu Jin sık nefeslerinin arasından hızla ve endişeyle konuşmuştu. Ben nefeslenmeye çalışmakla meşgul olduğumdan konuşamıyordum şu an. Hafifçe öksürdüm sesim yerine gelsin diye.
"Sanırım babanla tartışmış. Bizde bilmiyoruz ne olduğunu. Salak çocuk aynaya yumruk atmış. Eli kanıyor. Pansuman yapmamıza da izin vermiyor. Kaç saattir içerde kapıyı kilitlemiş çıkmıyor. Sadece gidin diyor başka da bir şey demiyor. Bizde ikinizden biri gelirse ikna edebilir diye düşündük." O Durumu hızla özetlerken ağzım açıldı hafifçe. Tamam babası ile tartışmış olabilirdi ama aynaya yumruk atmakta neydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Truthfulness/Courage | Lee Heeseung
FanfictionŞişenin soru kısmı ona diğer kısmı da bana bakacak şekilde durduğunda gergince dudağımı ısırdım. "Doğruluk mu, cesaretlik mi?" Sakin sesi ile biraz olsun rahatlasamda kalbim hâlâ hızlı hızlı çarpıyordu. Bu oyun beni geriyordu. "Cesaretlik." Doğrulu...