Playist:
Nct 127- Gimme gimme
—
Etraftaki tek ses yemek yerken ağzımızdan çıkan sesler ve çatal, bıçak sesleriydi. Ortamda bir sessizlik hakimdi.
"Ödeviniz ne kızım?"Yu Jin'in annesi bana dönmüş ve şefkâtli bir şekilde konuşmuştu. Dışarıdan sert ve özgüvenli biri olarak görünsede içinde tatlı, yaşlı bir hanımefendi vardı.
"Çocuk ve hayvan istismarı hakkında bir sunum yapacağız efendim."Diye konuştuğum sırada Yu Jin'in babası, annesi, Heeseung ve Yu Jin de bana dönmüştü. Odak noktası olmaktan hep kaçınırdım. Bunun nedenini açıklayamazdım belki ama öyle olunca kötü hissederdim. Ancak başkalarını incelemeyi çok severdim.
"Baba biliyor musun, konuyu Soo Bin seçti. Çok güzel bir konu değil mi?"Yu Jin babasına bakarak, heyecanla konuştuğunda utanmadan edemedim.
"Ya öyle mi? Çok güzel bir konu gerçekten de. Dünya da tek insanların değil, hayvanların da olduğunu ve onlara iyi davranmamız gerektiğini hatırlatma artı dünyanın en masum varlıklarından biri olan çocuklara iyi davranma fikri kulağıma çok hoş geliyor."
Gülümsedim ve başımı hafif eğerken kısık bir tonda teşekkür ettim. Bay Lee ise gülmüş ve yemeğinden bir kaşık alırken başka bir soru yönlendirmişti.
"Baban nerede çalışıyor kızım?"
Yutkunurken ne diyeceğimi düşünüyordum. Ona "babam annemden, kızlarından. Ailesinden koparan bir şirkette çok sevdiği paraları alabilmek için deli gibi çalışıyor." Diyemezdim. Doğrusu babamın işini söylemeyi sevmezdim. Çünkü babamı bizden alan şeylerden biri buydu.
"Baba!"
Duyduğum ses ile başımı, oynadığımı yeni fark ettiğim parmaklarımdan çekip konuşan kişiye çevirdim.
Heeseung, yüzünde anlamlandıramadığım bir ifade ile babasına bakarken, Bay Lee'nin cevabı gecikmemişti. "Efendim oğlum?"
"Şey bizim üniversite bir sorun varmış. Bir hafta gidemeyeceğiz o yüzden. Şimdi aklıma geldi de söyleyeyim dedim." Derin bir nefes alırken dikkatleri tekrar üzerime çekmemek adına kaldırdığım başımı eğdim.
Biz Yu Jin ile lise sondaydık. Heeseung pek büyük değil gibiydi. Ya üniversite bir ya da üniversite ikiye gidiyor olmalıydı.
"Tamam oğlum. Sen de bu hafta şirkete gelirsin? Biliyorsun yaşlandım ve işler artık bana çok gelmeye başladı."
Heeseung başını salldıktan sonra eğmiş ve yemeğine dönmüştü. Nedense içimde şirkete gitmeyi sevmediğine dair bir düşünce oluşmuştu. Çünkü insanlar sevdiği bir şeyi yapmayı söylerken bile gözleri ışıldardı ve Heesung'un gözlerinde o ışıltılardan tekine rastlamamıştım ben.
Gözlerimi ondan çekip, sadece birkaç kaşık yediğim yemeğe çevirdim. Midem bulanıyordu yine. Fazla bir şey yemeye yemeye midemi küçültmüş olabilir miydim?
Tabağımın yanındaki bardağa uzanıp, içindeki sudan biraz içtim. Bu sırada Yu Jin yemeğini bitirmiş bana dönmüştü. "Hadi sen de bitir devam edelim."
Başımı iki yana salladım. "Ben yedim. Hadi gidelim."
Sandalyeden kalkacağım sırada Bayan Lee kaşlarını çatıp bana dönmüştü. "Aa, ne yedin ki? Otur bakayım ye."
Başımı iki yana sallarken yüzümü buruşturmuştum istemsizce. "Hayır, efendim. Ben doydum. Her zamanki halim. Daha fazla yersem midem bulanacak. Ellerinize sağlık çok güzeldi her şey."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Truthfulness/Courage | Lee Heeseung
FanfictionŞişenin soru kısmı ona diğer kısmı da bana bakacak şekilde durduğunda gergince dudağımı ısırdım. "Doğruluk mu, cesaretlik mi?" Sakin sesi ile biraz olsun rahatlasamda kalbim hâlâ hızlı hızlı çarpıyordu. Bu oyun beni geriyordu. "Cesaretlik." Doğrulu...