2.6

768 78 141
                                    

Playist:

Louane- Maman...

Sorunun altını çizip okusam dahi anlayamıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sorunun altını çizip okusam dahi anlayamıyordum. Okuyor fakat anlamayı unutup paragrafa tekrar başlıyordum ve yine unutuyordum. Bu durumdan sıkılarak ayağa kalktım ve ışığı kapatıp yatağıma uzandım. Saat gece yarısını geçeli çok oluyordu. Heeseung ile ayrılıp eve geldiğimden beri ders çalışıyordum ve artık beynimi de bedenimi de hissetmiyordum sanırım. O kadar yorgundum ki, sabahki buluşmada bowling oynamıştık. Ondan sonra ise Heeseung ile eve geçip bir şeyler yemiş ve o yapılacaklar listesini daha da detaylandırmıştık. Hangi gün hangisi saat kaçta yapılacak hepsini ayarlamıştık. Bana o gün ki programlarımızı iptal etmemizi ya da en azından o saatte boş olacağımızdan emin olmamı söyelmişti. Öte yandan o programı hazırladıktan hemen sonra beni eve bırakmıştı erkenden çünkü babam izinliydi. Bunu ona söyleyip erken çıkmam gerektiğini söyler söylemez beni eve kendisinin bırakacağını söylemişti. Ben eve vardıktan hemen sonra uzun zamandır yaptığım gibi anneme fazla bakmadan kızları,kardeşlerimi, bile sormadan odama kapanıp çalışmaya başlamıştım.

Ve işte tam olarak  buradayız. Gözlerim uykusuzluktan acısa dahi, gözlerimi kapatınca uykuya dalmak yerine hayallere dalıyordum. Heeseung yarın okul çıkışı beni bir yere  götüreceğini ve oradan da sahildeki eve geçip bana ders çalıştıracağını söylemiş ve yanağımı öpüp arabadan inip eve girişimi izlemişti. Arkamı dönüp bakmasam dahi durup beni izlediğini hissedebiliyordum. Zaten arabanın çalıştırılma sesi ben eve girince gelmişti. İçeri girene kadar beni beklemişti. O kadar nazik bir centilmendi ki kalbim buna dayanamıyordu sanırım. İçim yumuş yumuş oluyordu. Heeseung'ı düşününce akılmda küçük bir erkek çocuğu canlanıyordu. O kadar sevimliydi ki onunlayken tatlı mı tatlı bir erkek çocuğu ile olduğumu düşünüyordum, beni oldukça ateşli bir şekilde öptüğü zamanlar hariçç.

Bazen o kadar tatlıyken, bazen de acayip derecede ateşli biri oluyordu. Birdenbire oluyordu her şey. Normal bir şekilde otururken, yürürken her neyse onu inceleyince oldukça ateşli biri olduğunu düşünüyor ardından kendime sapık damgası vuruyordum. Bilmiyorum, o  birçok yönüyle farklı ve mükemmel biriydi. Geleceğimizin nasıl olacağını bilmiyordum. Çoktan bir ayımız dolmuştu bile. Geriye sadece iki ay kalmıştı ve günler su gibi akıp gidiyordu, göz açıp kapayııncaya kadar o gün gelecekti.

Evet, şu an bana sevgisini dibine kadar yaşatıp beni mutlu etsede bu demek değil ki sonsuza kadar sürecek. O gerçekten mükemmel biriydi. Birçok yönden. Görünüşü, gülüşü, hareketleri, çevresi... Ben ise sadece 'benden' oluşuyordum. Ne çok güzel, ne de çok çirkinim. Ne kilolu ne de zayıfım. Çevremdeki insanları kendinden uzaklaştırrp yalnız kalanda benim. Tek yeteneğim resim çizmek ve ben lanet bir üniversiteye girmek için çabaladığımdan onu bile yapamıyorum. Uzun zamandır tek bir çizim bile yapmadım neredeyse. Sadece sıkıldığımda ders kitabına ya da test kitabına karaladığım birkaç şey vardı o kadar.

Truthfulness/Courage | Lee HeeseungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin