Playist:
Haley Reinhart-Habits...
Bir anlık titremeyle uykumdan sıçrarken hızla doğruldum. Daha doğrusu doğrulmaya çalıştım. Çünkü Heeseung beni bi ahtapot gibi sarmalamıştı. Hareket edemiyordum. Gözüm ona kaydı. Çok masum bir şekilde uyuyordu. İçeri sızan güneş ışıkları, perdeleri çektiğimizden dolayı hafif leke şeklinde içeri süzülüyordu ve onun yüzünde çok güzel desenler oluşturmasına sebep oluyordu. Kirpiklerine yansıyan bu ışık büyüleyiciydi.
Dudaklarına bakınca ise zaten hızlı atan kalbimin daha da hızlandığını hissedebiliyordum. Yutkundum ve gözümü oradan çekmem adına bir hamle yaptım fakat o sırada Heeseung gözlerini açtı. Gözlerimiz buluşunca bu sefer kaçırmadım gözlerimi ondan. Aksine ona bakmaya devam ettim. Yüzüm yanmaya başlasa dahi.
"Günaydın." Dedim uzun zamandır konuşmadığım için pürüzlü sesimle ardından hafifçe öksürdüm. Hafifçe gülümsedi gözlerini kapatarak ve çenesini başıma dayarken bir şeyler mırıldandı fakat anlayamadım. Tek anladığım çok huzurlu olduğuydu. Bunu vücudundan vücuduma akan huzurdan anlayabiliyordum. Bir süre öyle kaldıktan sonra benden yavaşça ayrıldı. Benim ise gözüm bu sırada komidinin üzerindeki saate kaydı. 12.30! Okula geç kalmıştım! Hem de fazlasıyla!
Hızla yataktan doğrulurken ağzımdan çıkan nidaya engel olamamıştım. "Eyvah! Geç kaldım! Ne yapacağım şimdi?" Oflarken hızla ne yapacağımı düşünmeye çalışıyordum. Bu sırada yataktan kaşları çatık ve saçları dağınık bir şekilde kalkan Heeseung yanıma geldi ve kollarımın dirsek kısmından hafifçe kavrayıp ona bakmamı sağladı. "Ne oldu? Bir şeyin mi var? Neren ağrıyor?"
"Okula geç kalmışım. Artık bu saatten sonra da nasıl gidebilirim ki?" Bana bayık bayık baktı ve "Sorun bu muydu?" Diyerek başını onaylamazcasına iki yana salladı. Derin bir nefes vermişti rahatlar gibi. Ardından beni belimden tutup kendine çektikten sonra yanağımı öptü ve pürüzlü sesiyle mırıldandı. "Ben de senin için okula gitmiyorum ne zamandır. "
Kaşlarımı çattım."Neden?" Omuz silkti. "Bence okul vakit kaybettiğimiz bir yerden başka bir şey değil. Yıllarca oturduruğumuz sıralarda yaşamımızın yarısı gidiyor. İnsan ömrü yüzyıllar sürmüyor ki. En fazla yüz yıl yaşayabilirsin, o da bir istisnadır. Neden öğrenirken ömrümüzü çürütelim ki? O zaman öğrendiklerimizin hiçbir anlamı kalmaz. Neden öğrenirken yaşayamıyoruz ki? Dünyanın anlamadığı düşüncede tam olarak bu. Bu yüzden okulu sevmiyorum ama öğrenmeyi seviyorum." Verdiği mantıklı cevap üzerine başımı salladım. Ardından ben konuştum. "İyi ama devamsızlık günlerim son günlerde çok arttı. Senin dediğin gibi dünya okulun ömürümüzü çürüttüğünü kabul etmiyor ve okula gitmeye ayrı önem veriyor. Bu gidişle belge bile alamayacağım."
Beni kucağına alıp yatağa yatırdıktan sonra yanıma uzandı ve üzerimizi örttü. "Sildiririz." Ardından kolunu sırtımın altına yerleştirerek beni göğsüne çekti. Yüz üstü, göğsüne uzanıp yüzüne baktım aşağıdan. "İyi ama velim değilsin ki."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Truthfulness/Courage | Lee Heeseung
FanfictionŞişenin soru kısmı ona diğer kısmı da bana bakacak şekilde durduğunda gergince dudağımı ısırdım. "Doğruluk mu, cesaretlik mi?" Sakin sesi ile biraz olsun rahatlasamda kalbim hâlâ hızlı hızlı çarpıyordu. Bu oyun beni geriyordu. "Cesaretlik." Doğrulu...