Playist:
Isabel LaRosa-I'm Yours...
Önümdeki yolu izlerken yorgunluktan her yerim sızım sızım sızlıyordu. Yine de hiçbir şey için pişman değildim. Aksine bugünü her gün tekrarlamak ve bir daha hiç bu günden çıkmak istemiyordum. Üstelik Heeseung'ın babası çağırdığı için binemediğimiz dönme dolaba da belki bu sayede binebilirdik. Oraya binmeyi, özellikle geceleri binmeyi çok istemiştim. Çünkü birçok kitap ya da dizide böyle sahneler vardı ve o kadar güzeldi ki. Bunu ben de tatmak isterdim. Eminim Heeseung da bunu isterdi, istemişti de. Babası sürekli arayıp durmasına rağmen geceye kadar biraz daha vakit geçirmemizi sonra dönme dolaba binmemizi söylemişti. Ancak ben onu zor duruma düşürmek istemiyordum.
İşte bu sebepten ötürü şu an eve dönüyorduk. Heeseung beni bıraktıktan sonra şirkete gidecekti. Siyah asfaltlı yolun kenarındaki kaldırımları izlemeye dalmışken gri kaldırımın üstünde oluşmaya başkayan minik siyah lekelerle yağmurun yağmaya başladığını fark ettim. Bu sırada araba benim aşina olduğum sokaklardan birine girmiş ve birkaç dakika sonra evime varmıştı. Yüzümdeki yorgun ama parlak gülümseme ile ona döndüm ve onun bakışlarıyla karşılaştım. Bu sırada dışarıdaki yağmur şiddetini arttırmış olacak ses gelmeye başlamıştı. "Eğlendin mi?"
"Hem de çok!" dedim. Sesimde hâlâ küçük bir çocuk tınısı hakimdi. Vücudumun yorgunluğuna tezat olarak içimdeki ruhum kıpır kıpırdı. Uzandım ve ona sarıldım. Kollarımı hafifçe onun biraz yapılı olan vücuduna dolamış kendisine has kokusunu içime çekmiştim. Bugün fark etmiştim ki ona sarılınca çok mutlu oluyor, rahatlıyordum. Bence birisi ile öpüşmek ya da daha ilerisine gitmek değil, sarılmak güzeldi. Şu ana kadar ona olan güvenim pek yoktu. Normal bir insana duyulacak kadardı. Ancak o bugün bana istediğimi yapıp beni bir çocuk gibi şımarttığında, mutlu ettiğinde ve ben bunun ardından ona sarıldığımda fark ettim ki ben artık ona normal bir insandan daha çok değer veriyordum ve daha çok güveniyordum. Normalde insanlara olan güvenim hem güven hem de şüpheden oluşur. Yani bana herhangi biri ihanet ettiğinde ilk üzülsem bile sonrasında çok bir şey beklemediğimden ötürü acıtmaz. Heeseung'a olan güvenim ise artık sonsuzdu. Bunu yapan kişi de kendiydi. Ben de bu güveni boşa çıkarmayacağından emindim.
Heeseung, beni sanki baştan sona yaratıyordu. Sanki şu an ben onun yeni doğmuş kızıydım. Sanki o bana dünyayı ve duyguları öğretiyordu. İlk önce bana yaklaştı ve kibar bir şekilde davrandı. Her zaman iyi bir durumda olduğumdan emin oldu. Ardından bana aşkı ve sevgiyi tattırdı. Aşkın onun dudaklarında soluklanırken onun için heyecanlanıp nefes alamamak oldığunu gösterdi. Sonra isteklerimi yerime getirdi. Hem küçük kızı hem de sevgilisi oldum onun.
Birkaç dakika süren sarılmamızı bozan taraf ben oldum çünkü eğer sarılmayı bırakmasaydım sonsuza dek ona sarılıp kalacağımı düşünmüştüm. "Her şey için teşekkür ederim. Yolda giderken dikkat et,"dedikten sonra her iki yanağına da tüy kadar öpücük kondurup hızla çekildim ve arabadan indim. Arabadan dışarı çıkar çıkmaz iri yağmur taneleri saçlarıma damlamaya başlamıştı. Bu sırada Heeseung ise hâlâ onu öptüğüm sıradaki yüz ifadesi ile donmuştu. Anlamadığım öpüştüğümüzde bile bu hâle gelmeyen adam nasıl masum bir yanak öpücüğünden bu hâle geliyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Truthfulness/Courage | Lee Heeseung
FanfictionŞişenin soru kısmı ona diğer kısmı da bana bakacak şekilde durduğunda gergince dudağımı ısırdım. "Doğruluk mu, cesaretlik mi?" Sakin sesi ile biraz olsun rahatlasamda kalbim hâlâ hızlı hızlı çarpıyordu. Bu oyun beni geriyordu. "Cesaretlik." Doğrulu...