PİYANGODAN EV ÇIKTI...
Özel bölüm…
Elimdeki valizi bir köşeye atıp başını banka yasladı. Bu sinir bozucuydu. İn na ya git derken gülümsemişti ama o gittikten sonra yüzündeki gülümseme acıyla yüzünde kasılıp kalmıştı. Aklına gelen o görüntüyle düz saçlarını dağıtıp öfkeyle kendine söylendi. Şimdiden in na’yı ve kızını özlemişti. Elindeki bileti sıkıp etrafına bakındı.
Çevresinde ki birçok insana kıyasla yakışıklıydı. Oturduğu yerde dik durup bir süre güzel bir kadın aradı gözleri. Gördüğü ilk güzel kadının yanına gidip konuşacak ve onunla birlikte Amerika’ya gelmesini isteyecekti. Ama hepsi inatmış gibi gözüne çirkin gözüküyordu. Uçağın anons sesiyle oturduğu yerden kalkıp az önce düşündüğü şeye gülerek “ne saçmalıyordum ki ben…” dedi.
İnsanlar ona endişe dolu bakarken daha çok gülerek valizini yerden kaldırdı. Çok değil bundan birkaç dakika sonra uçağında yerini alacaktı. Sevdiği kadını ve kızını terk edecekti.
Kısa süreli arkasını dönüp baktığın da arkasından deli gibi koşan kadını gördü. Park min etrafındaki insanlara çekilmesini söylerken diğer yandan da “Gidemezsin!” diye bağırıyordu. Jea şaşkınlıkla küçük valizini yere düşürürken Park min soluk soluğa ona yetişmişti bile. Elini göğsüne bastırıp başını dikleştirerek sözlerini yineledi.
“Gidemezsin! Hayır; gitmene izin vermiyorum.”
Jea öylesine şaşkındı ki ağzını açıp bir şeyler söylemek istedi ama nedense kelimeler anlamsız kalmıştı. Tam bir şey söyleyeceği zaman park min bileğinden kavrayıp “Hep erkekler mi kızları kaçıracak. Bu sefer ben seni kaçırıyorum!” dedi.
Diğer yandan da onu çekiştiriyordu. Tabi ki de jea gözüktüğünden daha güçlüydü. Bu yüzden olduğu yerden bir milim bile kıpırdamıyordu. Bileğini inatla çekiştiren kızın elinden çektikten sonra “koşarken beynini mi düşürdün sen!” diye bağırdı.
Gitmene izin vermiyorum demesi Jea’yı kızdırmıştı. Kız tekrar adamın bileğine yapışıp “O zaman bende seninle geliyorum.” Dedi İnatla… Yanından ayrılmak istemiyordu. Onu sıkı sıkı tutmak istiyordu. Aslında in na’nın ve hyun wu’nun inanılmayacak derecede kurdukları aynı cümleyi gerçekleştiriyordu. Onu çok seviyordu ve gitmesini istemiyordu. Ama madem gitmeye bu derece meraklıydı o zaman o da onunla giderdi.
Jea kızın söylediği sözlerle ağzı bir karış açılırken duraksadı. Bundan birkaç dakika önce hiç tanımadığı bir kadınla bu ülkeden ayrılmayı düşünüyordu ama tanıdığı bir kadın inatla bende seninle geleceğim diyordu. Kolunu tekrar kızdan kurtarıp “saçmalama!” diye çıkıştı. Kafası karışıyor kızın inatçı tutumlarında in na’yı görüyordu. Ama biliyordu ki karşısında duran kadın in na değildi.
Park min’in inat etmesine fırsat tanımadan düşürdüğü küçük valizi eline alıp hızlı adımlarla yürümeye başladı. Ama park min de ona eş değer hızla önüne geçip iki kolunu engeller gibi açtı. Bakışlarında keskinli vardı ve vazgeçmek gibi bir niyeti yoktu. Bir kez daha nefes aldıktan sonra sinirle kıza baktı.
Elinde ki çantayı yere fırlatırcasına bırakıp kızın iki kollunu sıkarak “Benden ne istiyorsun!” dedi. Gözlerinde ki yakıcı ifade ise söylenmeye gereksizdi. İnsan ona bakarken özelliklede yakıcı bir şekilde bakarken kesinlikle yaşamadığını ve şuan cennette olduğunu hissedebilirdi.
Park min birkaç santim uzağında olan adamın yüzünü daha net görüyordu. Kalbini küt küt attıran adamın göz bebeklerini ilk kez görüyordu. Ve onu nefes kesici olduğunu düşünüyordu. Hatta o kollarını sıkmaya başladığı an aldığı nefesi içine hapsetmiş ve bırakmamıştı. Onun kadife sesiyle utanmasa kendinden geçip bayılırdı. Aklına gelen düşünce ile bacaklarına bindirdiği ağırlığını yok edip kendini serbest bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANGODAN EV ÇIKTI...!
RomanceYoo in sevgilisinin aldattığını öğrendikten sonra en yakın arkadaşında kalmaya başlar ve bir gün arkadaşının baskıları yüzünden dışarı çıkıp alış veriş yaparlar. Alış veriş sırasında kazandığı çekiliş bileti hayatını tamamen değiştirecektir. Hyun-wu...