32.Bölüm

29 3 0
                                    

İn na kızının saçlarıyla oynaması üzerine yavaşça gözlerini açtı. Bütün gece gözlerini bir an bile kırpamamış koyu kahve saçlarını bir an bile okşamaktan yorulmamıştı Ae Cha’nın derinsiz bir uykuda oluşu onu biraz rahatlatıyordu. Kızına gülümseyip “Günaydın küçük hanım.” Dedi. Onun canının sıkıldığını görebiliyordu. 

Ae cha süt dişlerini göstererek gülümsedikten sonra annesinin koluna dokunup parmağıyla bir yer işaret etti. İn na kolunun üzerinde doğrulup kızın ne demek istediğini anlamaya çalışırken camın üzerine yapıştırılmış yazıyı gördü. Kaşlarını çatıp yatakta doğrulup kalkacağı zaman Ae cha koluna dokunup yataktan atlayarak indi. 

Babasının annen görene kadar dokunma olur mu? Sözü üzerine dokunmamıştı ama merak ediyordu onun ne olduğunu. camın hemen önünde duran sandalyeye tırmanıp kâğıdı dikkatlice çıkardı. İn na kızının verdiği çabalara gülümseyerek bakıyordu. Konuşmaya üşenen kızı böyle zor işlere karşı üşenmiyordu. Kâğıdı alıp annesine uzattıktan sonra kollarını açıp yatağa çıkarmasını istedi. Kâğıdı alana kadar üşenmeyen kız annesine verdikten sonra birden yorulmuştu. İn na kâğıdı yanına bırakıp kızını yukarı şekti. Uzun saçlarını dağıtıp “sen nasıl büyüyeceksin?” dedi.

Ae cha’nın meraklı bakışları ile kâğıdı alıp yazılan yazıyı okudu. Jea’nın işe gittiğini uyandırmaya kıyamadığını Ae cha’nın karnını doyurup ilaçlarını verdiğini ve mutfakta kahvaltısının onu beklediği yazıyordu. Sonunda ki küçük not ise in na’nın gülümsemesine sebep oluyordu. Jea ona korkmaması gerektiğini ve sadece Ae Cha’ya sarılmasını yazmıştı. Gerisiyle kendisinin ilgileneceğini de belirterek. Tam 4 yıl boyunca Jea ya yük olduğunu düşünüyordu İn na. Kızının koluna dokunmasıyla başını ona çevirip baktı. Ae cha konuşmadan kâğıtta ne yazdığını soruyordu. İn na kızın burnunu sıkıp “dilin nerede senin küçük hanım.” Dedi. Onun bu konuşmaya üşenir tavırları endişelenmesine sebep oluyordu.

Ae Cha dilini dışarı çıkarıp annesine gösterdikten sonra geri içeri çekip kıkırdayarak güldü. İn na kısa süreliğine de olsa jea’nın dediği gibi yapıp sadece Ae cha’ya sarılacaktı. Kızının şeker kokusunu içine çekip başını saçlarına gömdü. Şuan Jea’nın koruması altında kalmaya kararlıydı…

**

“Hyun wu!” dedi gyu ri. Bir süredir başında sessizce oturan adama telaşla. Hemen ileride ayakta beyaz önlüğüyle dikilen hye su’yun bakışlarından her şeyi bildiği anlamını çıkarabiliyordu. Yavaşça yatakta doğrulup sırtını yastığına dayadı. Artık veda vakti gelmişti hyun wu ya. Başını dikleştirip “Özür dilerim.” Dedi. Özür dileyen biri için hiç üzgün gözükmüyordu yinede. Hyun wu oturduğu yerden kalkıp sırtını gyu ri’ye döndü. Aptal yerine konmak midesini bulandırıyordu. Yıllarca onun ha öldü ha ölecek durumlarıyla başa çıkmaya çalışmış ve hayatta tutmaya çalışmıştı.

Şimdi öğreniyordu ki gyu ri ölmeyecekti. Yaşamaya devam edecek olan birini hayatta tutmaya çalışmıştı bunca zaman. “Ne için diliyorsun!” dedi hyun wu. Mutlu bir aileden mahrum kaldığı için mi? Sevdiği kadından uzaklara savrulduğu için mi yoksa aptal yerine koyulduğu için mi? 

Gyu ri başını biraz yana çevirip “seni yanımda tutuğum için.” Dedi. Sadece bunun için özür dileyebilirdi. Başka hiçbir suçu yoktu. Hyun wu hızla kıza dönüp “yeter!” diye bağırdı. Ona karşı tahammülü kalmamıştı. Hemen yan tarafında sessizce olanları izleyen hayatında hiç görmediği kadın bile ona dürüst davranmıştı ama yıllarca yanında kaldığı kadın ona yalan söylemişti. Gyu ri olduğu yere biraz pusup “Seni gerçekten gönderecektim.” Dedi. Onu göndermek için kendi çapında bir sürü plan yapmıştı. Hyun wu hızla yanına gelip kollarından kavradıktan sonra öfkeyle “Kendini öldürmeye çalışarak mı!” diye bağırdı.

PİYANGODAN EV ÇIKTI...!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin