34.Bölüm...

29 2 0
                                    

Jea yavaşça başını yana çevirip in na’yı görmeye çalışırken gördüğü manzara nefesini kesmişti. Gözlerini örten kan görüşünün bozulmasına sebep olsa da bunu görebiliyordu. İsterse hyun wu yüzüne daha fazla yumruk atsın asla şuan gördüğü şey kadar canı yanmazdı. Üzerindeki adamı hızla itip yerde sürünerek gözleri kapalı kızı kucağına aldı.

Duvara çarptığı için küçük başı yaralanmış, ellerine kan bulaşmıştı.

İn na olduğu yerden hareket edemiyordu. Bacakları onu taşıyamamış olduğu yere çöktürtmüştü. Park min hızla jea’nın kollarında tutuğu Ae Cha’yı kucağından çekip “Bana bırak!” dedi. Ama jea korkuyla öylesine donmuştu ki kızı kollarından ayıramıyordu. Park min güç kullanıp kızı ellerinden çektikten sonra ilk müdahaleye geçti. İn na’nın kendine gelemeyen tutumlarına ise sadece bağırabiliyordu.

Jea biraz olsun soğukkanlılığını kazanırken şaşkınlıktan yerinden kıpırdayamayan adamın yakasından yakalayıp duvara yapıştırdı. Sanki o kadar yumruğu bir başkası yemiş gibiydi. Kaslarında en ufak bir sızı yoktu. Gözleri öfkeden deliye dönmüştü. Yumruğunu duvara indirip “Eğer ona bir şey olursa seni kendi ellerimle öldürürüm.” Dedi.

Hemen birkaç adım ötede yere çökmüş in na’nın şokta olduğunu bildiği için hyun wu’yu duvardan çekip İn na’ya yöneldi. Park min ise kucağında tutuğu Ae Cha’yı göğsüne bastırarak “Hastaneye gitsek iyi olur!” dedi. Jea kızın sözlerini başıyla onaylarken in na’yı omuzlarından tutup ayağa kaldırdı. İn na biran önce kendine gelmek zorundaydı.

**

“Ae Cha lütfen sadece 5 dakikalığına oraya gireceksin. Bir şey olmayacak!” dedi in na kızının Emar makinesine girmesi için yalvararak. Ae Cha elindeki küçük oyuncağına sarılmış girmemek için direniyor diğer yandan dişlerini sıkarak ağlıyordu.

Derin bir nefes daha alıp kızın elindeki oyuncağı çekerek “Birazcık Ae Cha, birazcık sadece!” diyordu. Doktor önemli bir şey olmadığını söylese de kontrol amaçlı Emar’a girmesinin iyi olacağını söylemişti ama Ae Cha inat ediyordu.

Küçük kız gayette haklıydı. Yaşadığı şey kolay değildi. Bir yetişkin bile o yerden korkarken küçük bir kızın o mezardan faksız yere nasıl ağlamadan sızlamadan girebilirdi ki? Kapının açıldığını duyup içeri girene baktı in na. Tam tahmin ettiği gibi Jea’ydı. Bir süredir ortalarda olmadığı için pansuman yaptırmaya gittiğini düşünmüştü ama patlak dudağının, yarık kaşından kurumaya yüz tutmuş kanlı haline bakılırsa pansuman için yok olmamıştı ortadan.

İn na’nın elinde tuttuğu oyuncağı alıp ağlayan kızına uzattı jea. Ae cha ne zaman korksa yâda sürekli ağlasa jea’nın gülümseyişiyle susardı. Ae cha babasını belki de annesinden bile çok seviyordu.

Jea kızının saçlarını okşayıp önünde diz çöktüğünde yanağından akan yaşları ellerinin tersiyle sildi. Küçük ellerini ıslatan yaş taneciklerini elbisesine silip “Korkuyorum baba…” dedi. Verdiği pelüş oyuncağı sıkı sıkıya sarmalayarak oyuncağın arkasına saklanıyordu adeta.

Jea başını sallayıp mırıltıyla “Bende” dese de sesli bir şekil de “ben buradayım. Baban hep yanında olacak. Sadece uslu bir kız gibi orada kalacaksın. Baban sana dışarıdan şarkı söyleyecek.” Dedi. Ae cha bir süre üzgün bir şekilde baksa da annesine yaşattıklarının aynısını yapmadan oyuncağı babasına uzatıp başını salladı. Jea içeride tuhaf sesler duyacağını ve korkmaması gerektiğini sadece söylediği şarkıyı dinlemesini istedi.

Ae cha beyaz kocaman makineye küçük bir bakış atıp

dişlerini sıkarak babasına gülümsedi. Annesi istediğinde korkunç gözüken makine, babası istediğinde o kadar da korkutucu gözükmemişti gözüne. Jea kızının emar makinesinin içine girişi ile kadifemsi sesiyle şarkısını söylemeye başladı. Ae cha ne zaman korksa ona şarkı söyleyip sakinleştirirdi. Şimdi de bir tanecik kızının korkularını yenmeye çalışarak ona şarkı söylüyordu.

PİYANGODAN EV ÇIKTI...!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin