“bana in na’yı koruyacağına söz vermek zorundasın jea” dedi hyun wu. Çaresizce adamın koluna yapışmış tek düşündüğü kişinin karısı olduğunu en güzel şekilde belli ediyordu. Jea; hyun wu’nun ellerinden kolunu çekip “saçmaladığının farkında mısın sen? o senin karın” dedi. Hyun wu öylesine bitkin düşmüştü ki bu olanlardan karısını bir başka adama emanet etmeye çalıştığın farkında bile değildi. Sadece onun iyi olduğunu bilmek istiyordu. İn na’nın bu hayatta yanında biri olmadan yapamayacağını düşünüyordu. Asabi ve dengesiz hareketleri vardı karısın ve bu halinin bir gün başına bela açacağından deli gibi korkuyordu. Jea’nın sözleriyle kendine gelip yanağından akan yaşları silerek “Boşanacağım!” dedi. Saçmaladığının hala farkına varamıyordu.
Sadece gyu ri’nin 10 yıl boyunca tek başına acı çekmesinin suçluluğunu üstlenebiliyor… Sadece onu düşünebiliyordu. Jea duyduğu sözle hızla hyun wu ya dönüp baktı. Bu planın bu kadar hızlı işleyeceğini o bile tahmin etmemişti. Hyun wu; gyu riden bile daha salak gözüktü gözüne oysa in na’ya karşı bir şeyler hissetmeye başladığını düşünmüştü. Yavaş adımlarla yere diz çökmüş adamın önüne gelip söylediklerini bir kez daha söylemesini istedi. Bu gerçek olamayacak kadar güzel gelmişti ona. Hyun wu başını öne eğerek “Karımı korumak zorundasın!” dedi. Jea’a dostunun önüne diz çöküp hafif bir gülümseme ile “Merak etme in na’yı sonsuza dek koruyacağım.” Dedi. Elini yavaşça adamın omzuna koyup destek verirmiş gibi iyice sıktı… Hyun wu’nun minnet dolu bakışları onu içten içe güldürüyordu…
Başını iki yana sallayıp elindeki dosyaya baktı jea. Hyun wu; gyu ri’nin ölümle burun buruna geldiğini. Hayır; gyu ri’nin öleceğini duyduğunda onun yanında kalmak istemişti ve biricik karısından bunu karşılığında boşanma sözü vermişti ve verdiği sözü tutmuştu. Hyun wu her zaman verdiği sözleri tutan olarak tanınmıştı ve bu huyu çocukluğundan bu güne kadar devam etmişti. Arabasının yan koltuğuna dosyayı koyduktan sonra emniyet kemerini bağlayıp yola koyuldu. Hyun wu’nun isteği üzerine in na’ya kendisi verecekti bu dosyayı. Yüzündeki başarı gülümsemesine engel olamıyordu. Onları bu kadar kolay ayıracağını bilmiyordu. Çekilişten kazanılan evin önüne geldiğinde dikiz aynasından bir kez kendine baktı, saçlarına çeki düzen verip torpido gözünden parfüm şişesini çıkarıp biraz üzerine sıktıktan sonra nefesini kontrol edip hazır olduğunu düşünerek yan koltukta duran dosyayı aldıktan sonra arabadan indi. Hayallerine bir adım daha atmak üzereydi. Apartmanın kapısına gözlerini dikip kısa süreliğine de olsa geçmişe gitti. Hyun wu dan her şeyini almaya yemin ettiği zamana…
20 yıl önce…
“Onu bana ver!” dedi hyun wu jea’nın elindeki kitabı işaret ederek. Diğer yandan da elindeki buzlu dondurmayı yemekle meşguldü. Jea başını kaldırıp hyun wu ya baktı. Okumaktan hoşlandığı kitabı hyun wu istiyordu… Kitabı kapatıp arkasına sakladı jea vermek istemiyordu. “istemiyorum.” Diye çıkıştı eksik olan dişlerinden birini ortaya çıkararak. Hyun wu bir kez daha elini uzatarak “Kitabı bana ver!” dedi. Jea hızla oturduğu yerden kalkıp istemediğini yeniden söyleyince hyun wu kızıp elindeki dondurmayı yere atarak jea’nın üzerine atladı. Onu yumruklayıp tozun toprağın içinde bırakırken kitabı elinden çekip almıştı. Kitabı eline alıp zafer kazanış edayla burnu havada jea’ya bakarken; jea öfkeyle yerdeki taşları sıkıyordu. “O benim geri ver onu bana!” derken 8 yaşındaki küçük bir çocuktan çok kaybeden 20 yaşında bir gence benziyordu. Hyun wu jea’ya kahkahalarla gülerken “Senin olan her şey benim! Sen babamın emrinde çalışan adamın oğlusun!” demiş dalga geçmişti. Sekiz yaşında ki çocuklara uygun olmayan konuşmalar sıralamıştı hyun wu.
Jea sol elini yumruk yapıp zihninde ki hatırayı kovaladı. O gün yemin etmişti. Onun olan her şeyi alacaktı. Bu işe önce babasının şirketini devralarak başladı. Hemen arkasından gyu ri’yi ondan uzaklaştırdı. İn na’yı önce ona hediye edip şimdide ellerinden çekip alıyordu. Sekiz yaşında ki bir çocuğun intikamıydı bu. Yavaş adımlarla apartmandan içeri girip asansöre yöneldi. O kadar sakindi ki kendi bile inanamıyordu bu duruma. Belki de alışmıştı artık. O kadar sakin binip o kadar sakin inmişti ki sanki günlük bir ziyaretmiş gibi kızın evine gidiyordu. Sanki en yakın arkadaşının karısını elinden almayacakmış da bir çay içmeye gidiyormuş gibi rahattı. Yüzsüzlük denilen kelime tamamen jea’ya uyuyordu. Yüzsüzlüğün önde gideniydi bu yaptığı ama bir gram bile utanmıyordu. Asansörden inip bir koridor döndükten sonra en dipteki kapıyı çaldı. Yüzüne yapmacık üzgün ifadesini de yapıştırıp in na’nın kapıyı açmasını bekledi. Tam bir haftadır bu saçma yazının çıkmasını bekliyordu. Bir kez daha zile bastıktan sonra beklemeye başladı. Sabır denilen bir şeyin kalmadığın düşünüyordu jea kendin de oysa bir haftadır gayet sabırlıydı bu konuda ama birden bire sabrının tükendiğini hissediyordu. Belki de o kadar yüzdükten sonra kuyruğa gelip de geri dönmekten korkuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANGODAN EV ÇIKTI...!
RomanceYoo in sevgilisinin aldattığını öğrendikten sonra en yakın arkadaşında kalmaya başlar ve bir gün arkadaşının baskıları yüzünden dışarı çıkıp alış veriş yaparlar. Alış veriş sırasında kazandığı çekiliş bileti hayatını tamamen değiştirecektir. Hyun-wu...
