“Belki de evi bana bırakmıştır.” Dedi yoo ın na kanepeye boydan boya uzanmış ayaklarını koltuğun kenarlarından sarkıtıp sallıyordu. Park min hyun wu’nun neden bir anda ortadan kaybolduğunu merak etmişti. Kavga ettiklerinden sonra bir anda ortadan kaybolmuş ve en ufak bir haber bile bırakmamıştı. Yoo ın na başına bir şey gelme ihtimalini bile düşünmüyordu. “Kocaman adam ne olabilir ki?” demişti saçlarıyla oynarken…
Park min iç çekip kızın vurdumduymazlığına kızacakken sustu. En iyisi jea’yı arayıp sormasıydı. Ama garip bir şekilde yoo ın na oturduğu yerden doğrulup “Buldum.” Diye bağırınca kız düşüncesini bir kenara bırakıp telefondaki yoo ın naya dikkat kesildi.
“Ne buldun?” diye sorduğundaysa kızın verdiği cevapla ağzında bir şeyler geveleyip telefonu kapatmak istedi. Jea’yı arama fikri ilk onun aklına gelmiş olsa da hyun wu onun değil yoo ın na’nın ev arkadaşıydı. Sessizce telefonu kapatıp iç çekti. İlk yoo ın na görmüştü jea’yı ve ilk “Galiba âşık oldum!” demişti bu kız. Şimdi arkadaşına nasıl itiraz edebilirdi ki?
Yoo In na oturduğu yerde doğrulup saçlarını kıvıra kıvıra jea’yı aradı. Aklı sıra jea ile cilveleşecekti ama kapının açılma sesini duydu. Başını hole doğru uzatıp baktığın da içeri giren adamı görünce telefonu kanepeye koyup koşar adım hyun wu’nun önünde durdu. Onun yorgun ve bitkin halini görüyor olmasına rağmen karşısına dikilip merakla yüzüne baktı.
Çökmüş gözlerinin altındaki mor halkalar yüzünden geriye çekildi yoo ın na. Kocaman adam ne olabilir ki demişti ama hyun wu’nun eve bu halde dönmüş olması onu da telaşlandırmıştı. Hyun wu’nun gözlerinin altına uzattı parmaklarını.
Hyun wu yüzüne uzanan elleri yakalayıp onu durdurdu. Eğer şimdi onun dokunmasına izin verirse istemediği şeyler yapabilirdi. Yoo ın na ellerinin tutulduğuna baktı bir süre… O dokunduğunda kalbi dörtnala koşuyormuş gibi hızla atmaya başlıyordu. İri gözlerini adama dikti. Kendini bir garip hissetmişti. Yavaşça elini adamın ellerinden çekip “iyi görünmüyorsun.” Dedi.
Başını öne indirmişti. Kendine kızıyordu o an için ona neydi ki hyun wu’nun nasıl gözüktüğünden. Ama garip bir şekilde ilgileniyordu işte. Hyun wu konuşmadan kızın yanından geçip odasına girdi. Kapıyı sıkı sıkıya kapatırken gözlerinden iki damlanın çıkmasına izin verdi. İçinden çocuk gibi ağlamak geliyordu ama yapamıyordu. Kendine yakıştıramıyordu. Ayaklarını sürüyerek çizim masasına oturdu.
Hemen yanında ki kutudan resim olan kâğıdı çıkarıp masanın üzerine yaydı. Güzeller güzeli kız sadece portreye sığabilmişti. Resme bakarken yanaklarından akan yaşa engel olamadan kâğıdın ıslanmasına resmin bozulmasına izin verdi.
Ellerini ağzına kapatıp hıçkırıklarını içine saklamaya çalıştı. Nefes alıp verişi bozuldu. Yoo ın na’ya birbirlerinin hayatından uzak durmalarını söylediğinde bu konuda gayet ciddiydi. Uzak durmalılardı birbirlerinden yoksa yüreği kaldıramayacaktı daha fazlasını…
Yâda hayatının deşilmesine…
*
Yoo In Na masaya son tabağı da koyarken masanın düzenini son kez kontrol etti. Hyun wu’nun o halini gördükten sonra en azından ona bir şeyler yapmak istemişti. Masanın hazır olduğun düşündükten sonra yavaşça gülümsedi. Bir günlüğüne onunla anlaşabilirdi. Derin bir nefes alıp verdikten sonra hyun wu’nun kapısına yöneldi.
Tam kapıyı çalacakken adamın kapıyı açmasıyla elini geri çekip saçlarına daldırdı. Biraz utanmış hissetti kendini. Hyun wu’nun yorgun gözleri sanki birkaç saatte daha yorgun gibi duruyordu. Yoo ın na saçına daldırdığı elini çekip “Ben şey…” diye cümlesine başlarken hyun wu onu görmemezlikten gelip yanından geçip gitti.
Kız şaşkın şaşkın bir süre arkasından baktıktan sonra adamın arkasından “yemek yapmıştım!” diye bağırdı. Utangaç tavrı yok olmuş sırtını dönen adama öfke duymaya başlamıştı. Hyun wu kızın öfkeli sesini duyup ağır adımlarını frenleyerek olduğu yere çakılı kaldı. Başını hemen az ilerideki masaya çevirip baktı. Kızın özene bözene hazırladığı masada yok yoktu. Bir haftadır midesine ramenden başka bir şey girmemişti ve karnı deli gibi acıkmıştı.
Aklından geçen düşünceleri geri itelemeye çalışırken karnının guruldamasıyla eli istem dışı karnına gitti. Yoo ın na oracıkta öyle çakılı kalan adamın karnından gelen guruldamaları o kadar net duydu ki öfkesini geriye itip “Birlikte yiyelim.” Dedi. Neden olduğunu anlayamadığı bir sebepten ona şuan iyi davranmak istiyordu.
Hyun wu yanına gelen kızın dokunuşuyla yorgun bedeni irkilirken istem dışı geri çekildi. Kızın eli havada asılı kaldığın da hyun wu masaya oturup yine sırtını yoo ın naya döndü. Kâsesinde ki Pilavından aldığı birkaç lokma midesini acıtıyordu. Boğazı düğümleniyor yutkunmakta zorlanıyordu. Yoo ın na tam ona bağırmak için karşısına geçtiğinde gözleri dolu dolu olan adama baktı. İçi acımıştı onu öyle gördüğünde.
Yavaşça masaya oturup dikkatlice yüzüne baktı. Delik deşik yüzünde oluşan kırışıklıklar yeni mi olmuştu yoksa hep var mıydı? Yavaşça elini uzatıp hyun wu’nun masada duran elini tuttu. Adam eline değen elle irkilirken kıza merakla baktı. Bu kızın ona iyi davranması imkânsızdı ona göre…
Yoo ın na ona içtenlikle gülümserken aynen böyle düşünüyordu. Kız içten bir sesle “konuşmak istersen her zaman dinlerim” dedikten sonra tüm dişlerini göstererek güldü. Bu onlar için ilk kez birbirlerine gardlarını indirişleri olmuştu. Hyun wu ağzını açıp bir şey söyleyeceği sırada çalan kapı onu suskunluğa mahkûm ederken yoo ın na elini hyun wu’nun elinden çekip kapıya yöneldi.
Kız kapıyı merakla açarken karşısında durak iki kişiyle nefesi kesildi. Eli kapıdan düştü ve yavaşça içeri baktı. Bu büyük bir belanın ya başlangıcıydı yâda büyük bir armağandı…
Bölüm sonu…
![](https://img.wattpad.com/cover/9311682-288-k501102.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANGODAN EV ÇIKTI...!
RomanceYoo in sevgilisinin aldattığını öğrendikten sonra en yakın arkadaşında kalmaya başlar ve bir gün arkadaşının baskıları yüzünden dışarı çıkıp alış veriş yaparlar. Alış veriş sırasında kazandığı çekiliş bileti hayatını tamamen değiştirecektir. Hyun-wu...