11. BÖLÜM

52 5 2
                                    

Jea hyun wu’nun evinin önüne çekti hızla arabayı kendi çapında bir planı vardı elbette. Hızla apartman girişinde olan merdivenleri tırmanıp zile basmaya gerek duymadan açık olan kapıdan içeri girdi. Arkasında koşuşturan kıza kapıyı tutup hızla asansöre yürüdü. Park min peşinden koşturmaktan ciğerlerine hava dolmuş zar zoruna nefes alırken ona dikkatlice baktı.

Ona bakarken yüreğinde bir yerin acı içinde kıvrandığının sızladığının farkındaydı ama şuan arkadaşı için her şeye katlana bilirdi. Nede olsa ilk o sevmeye hazırlamıştı kendini. Önünde duran gümüş renkli asansör kapılarına kilitledi gözlerini. Ona bakmaya devam ederse devam edemeyeceğini hissetti. Eğer ona bakmaya devam ederse In na’nın gitmesine izin verecekmiş gibi bir his doğmuştu içine.

Açılan kapıyla asansörden inip 16 numaralı dairenin olduğu yere geldiklerinde jea zile abanırcasına basıyordu. Eğer hyun wu telefona cevap vermiyorsa bu kendini saklamak istediği içindi. Yıllardır bu adamla arkadaşlık ettiği için derdini sıkıntısını bilirdi. Elini zilden çekmeden bastıkça bastı bastıkça bastı ve sonunda hışımla açılan kapıyla bir adım geri attı.

Öfkeden deliye dönen kızarmış gözleri gördüğünde biraz olsun içi rahatladı. En azından onun iyi olduğunu biliyordu. Hyun wu “Ne var!” diye bağırınca jea attığı geri atımı geri alıp hızla hyun wuyu iteleyerek içeri girdi. Girerken de “Sana söylemem gereken bir şey var!” dedi. Hyun wu hemen kapıda duran kıza öfkeli bakışlarını fırlattıktan sonra içeri giren jea’nın peşinden oda girdi.

Koltuğa yayılarak oturan adamın karşısına oturup kapıyı açarken söylediği sözü tekrarladı. Jea önü ilikli olan ceketini açıp iyice koltuğa yayıldı… Ona söyleyeceklerini kafasında tartmalıydı önce. Eğer yanlış bir şey söylerse ters tepebilirdi. Jea o an duraksadı… In na için bir şeyler yapmak istediğinin henüz farkındaydı ama ya ın na’yı hyun wu ya vermek istemiyorsa…

İçinden geçen her şeyi bastırmaya çalıştı jea. Çıktığı yoldan nasıl dönebilirdi. Boğazını temizledi. Hyun wu’nun öfkeli bakışlarını yok sayıp o an için tek bir cümle kurdu.

“Nam gyu ri’yi aramayı bırak artık!”

**

In na’dan alıntı…

Evet, sonsuza kadar evet diye bağırmak istedim. Yüreğimin en derinlerine seni almak hapsetmek istiyorum demek istedim. Ama gözlerinin içine baktığım da orada gördüğüm şey ben değildim. Sana kendimi nasıl sevdirebilirim? Seni bırakmamı benden istemezsin değil mi?

***

In na yavaşça gözlerini açıp karşısında duran adama baktı. Onun bakışlarında bir farklılık vardı. Hyun wu sessizce ona söylemek istediklerini aktarırken ayağa kalkıp kıza elini uzattı. Zaman gelmişti. Dışarı da onları bekleyen bir sürü insan vardı… In na uzatılan eli tutup ayağa kalktı. Ona baktığında otogarda ki konuşmaları gelmişti aklına... Kalbinin sızladığını hissetti bir an için. Hyun wu’nun kendisini sevmeme ihtimali yüreğini ezip geçiyordu. Hatta onu sevmediğinden yüzde yüz emindi.

Hyun wu’nun kolunda salona doğru girerken yanağından akan yaşlara engel olamadığını hissetti. Karşılarında duran peder onlara yemi ettirirken yaşlarına engel olmak istiyor ama beceremiyordu. Adam ın na’ya bakıp “Hiçbir baskı altında bulunmadan hyun wu jiyi hastalıkta sağlıkta iyi günde kötü günde sonsuza kadar yanında olmayı kabul edip yemin edebilir misin?” dediğinde yoo ın na hıçkırıklarını geriye itip yanağından akan yaşları silerek hyun wu’nun gözlerinin içine baktı.

Aşksız bir evlilik çölde açan bir çiçeğe benziyordu yoo ın na için ve o çiçeğin suya ihtiyacı oluğunu biliyordu. Ve evet dediği takdirde çölde açan çiçek kurumaya mahkûm olacağını da… Ama yüreği... Yüreği öylesine çırpınıyordu ki hyun wu için. Ağzından fısıltıyla evet çıksa da yüreğinde bağıra bağıra söylüyordu.

Aynı soru hyun wu’ya da yönetilip kısa konuşmanın ardından yemekle sonlandırılan düğünle resmen karısı olmuştu ın na, hyun wu’nun. Düğünün yapıldığı salondan onun kolunda çıkarken sadece yarınları düşünmek istedi. Kendileri için tahsis edilen araca kurulduklarında ın na ayakkabılarını çıkarıp ağrıdığı için söylenirken hyun wu yüzünü öbür tarafa çevirdi. Şuan kızın neresinin ağrıdığı umurunda bile değildi. Asın önemsediği şey nasıl oldu da ın na için evet diyebildiğiydi.

Kız başını adama çevirip dikkatle baktı. Yemek sırasında aldığı alkol nedeniyle biraz bulanık gördüğü için gözlerini biraz açtı sonra tekrar kıstı. Elini hyun wu’nun yüzünde gezdirdi. Hyun wu kızın ne yaptığını anlamaya çalışarak ona bakarken yüzünde dolanan eli yakalayıp yüzünden çekti. Neden olduğunu anlayamadığı sebepten dolayı onun dokunuşu ona rahatsızlık vermişti.

Hyun wu ya bakıp istemeden güldü kız. Diğer yandan anlamsızca mırıldanıyordu. Sonunda biraz daha yüksek sesle “Neden jea değil de sen?” dedi… hyun wu kızın söylediği sözle ona dönüp baktığında kucağına düşen başla neye uğradığını şaşırdı.

Az önce ın na ne demişti. Beklediği adam eğer jea ise neden seni istemiyorum dememişti. Başını camdan tarafa çevirdi. Dizine düşen başla ilgilenmek istemiyordu. Az önce duyduğu söz onu yıllar öncesine götürüyordu.

10 yıl önce…

“Sıkıldım hyun wu sıkıldım senden!” diye bağırdı genç kız lise sıralarında ki bu birliktelik belli ki onu sıkıyordu artık. Hyun wu oturduğu yerden kalkıp kızın kolundan tuttu. Onun ayrılmaya çalıştığını biliyordu. Kız kolunu hyun wu dan çekip birkaç adım geri gitti. Onun dokunması bile rahatsız ediyordu onu nedense…

Hyun wu kıza yalvaran bakışlar atıp “Gyu ri yapma böyle.” Dedi. Kızın bir anda sıkıldığını söylemiş olmasına inanamıyordu hem de evlenme hayalleri kurdukları sırada… Gyu ri ona hışımla dönüp “Seni sevdiğimi mi sandın!” diye bağırdı. Onun yalvaran bakışları bunu söyletmeye mahkûm kılmıştı. Kızın koluna uzandı tekrar hyun wu.

Onun böyle gitmesine izin veremezdi. En azından bir sebep bir neden istiyordu. Kız tekrar kolunu adamdan çekip “Yeter! Dokunma bir daha bana!” diye bağırdı. Ondan birkaç adım daha uzağa gidip onun dokunamayacağından emin olduktan sonra ellerini göğsünde birleştirip ona dik dik bakarak “Bitti artık!” dedi.

Hyun wu duyduğu sözle yüreğinin ezildiğini hissetti. O an için konuşamıyordu… Sadece ağzından “Neden?” çıkabildi. Bir nedeni olmalıydı kendi çapında ama neydi? Kız ona öfkeyle bakıp “Sevmiyorum seni” dedi. O kadar acımasız söylemişti ki bu sözü hyun wu nefes alamayacağını hissetti. O onu ölesiye severken onun sevmemesi…

Kız onun konuşmasına izin vermeden sözlerini devam ettirdi. O kadar acımasız konuşuyordu ki sözcükler hyun wu’nun kalbine adeta bir ok gibi saplanıyor onu ezip geçiyor yaralıyordu. Kız son sözcüğü de söylediğinde nefes alamadığını hissetti.

“Neden jea değil de sen geldin?”

O anı hatırladığında gözlerinin dolduğunu hissetti hyun wu. İki kadın da aynı cümleyi kurmuştu. Neden jea bu kadar önemliydi bu kadınlar için. Arabanın durduğunu fark etti hyun wu. O ana kadar kucağında sızıp kalan kızın varlığını unutmuş lise sıralarında bir anda acımasızca terk edildikten sonra kaybolan kızı düşünmeye başlamıştı. Ama arabanın duruşuyla dizini ısıtan şeyi hatırladı tekrardan…

Bir iki defa in na’yı sarsıp kendine getirmeye uyandırmaya çalıştırdı ama beceremedi. Kız ağzında bir şeyler geveliyor ama ne dediğini anlayamadığı için umursamıyordu. Şoför kapıyı açıp dizinde uyuyan kızı gördüğünde bıyık altından gülüp adamın kucağında uyuyan kıza uzandı. O saniye hyun wu adamın elini yakalayıp öfkeyle baktı. Eğer şimdi ın na’yı da biri alırsa ve o da giderse bu işin sonu nerede biterdi o da bilmiyordu.

Kızı biraz zorlayıp doğrulttuktan sonra arabanın içinde evirip çevirerek dışarı çıkarttı. Sonunda sırtına alabildiğinde gerçek bir eş gibi karısını sırtında taşımanın gururu ile birkaç adım attı atmasına ama iş o raddede pek beklendiği gibi değildi. In na’nın üzerinde ki gelinlik nedense onu zorladı ve yavaşça kız sırtından kayıp yere düştü.

In na yere düşmenin etkisiyle gözlerini aralayıp bakarken arkadan gelen kahkaha ile kendine geldi…

Bölüm sonu…

PİYANGODAN EV ÇIKTI...!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin