33.Bölüm...

25 3 0
                                    

33. Bölüm…

“Saçmalıklarını alıp buradan defol!” dedi in na; kapıyı kavrayan adama öfkeyle bakıyor içeride duran küçük kızı içinde endişeleniyordu. Hyun wu elini kapıdan çekip “yeniden görüşeceğiz” dedi. Sesinde ki kendinden emin tutumları in nayı deliye çeviriyordu. Kapıyı sert bir şekilde kapatıp başını kapıya yasladı. Hyun wu’nun neden peşlerine düştüğünü bilmiyordu ama bu onu endişelendiriyordu. Arkasında merakla bakan kızını hatırlayıp ona döndü. Bakışlarına sert bir tutum yerleştirerek “Sana yabancılarla konuşma demiştim Ae cha!” dedi.

Ne zaman Ae cha’ya kızsa adını söylerdi. Ae cha başını öne eğip alt dudağını aşağı sarkıttı. Bu onun üzgün olduğu anlamına geliyordu. Elindeki küçük ayıcığı göğsüne bastırıp oturma odasına gitti. Şimdi de annesine küsmüştü. İn na derin bir nefes alıp burnuna gelen yanık kokusuyla mutfağa koştu. Fırından çıkardığı keklerin üzerinin yanık olduğunu görünce daha çok öfkelendi. Kekleri tezgâha fırlatır gibi bırakıp “Bir de bu eksikti!” dedi.

Saçlarını dağıtıp başını tezgâha gömdü. Gözlerinin önüne gelen adam onun hem kalbini hızlı attırmasına sebep oluyor, hem de endişelendiriyordu. Biraz gülümseyerek söylediği sözleri hatırladı. Bu söz kalbinin hızlı atmasına sebep olurken başını iki yana salladı. Elini yumruk yapıp masaya vurduktan sonra “O seni terk eden adam. Seni karnın da çocuğunla terk edip başka kadının kollarına giden adam!” dedi. Başını emin bir şekilde de sallıyordu.

Kapının çalan sesiyle kendini toparlayıp kapıya gitti. İşte bu sefer doğru kişi gelmişti. Park min elindeki tabağı in na’ya uzatıp “Ae cha nerede?” dedi. Her zaman kapıyı kendisine açan küçük kızı görmeyince onu özlediğini hissetmişti. İn na kıza gülümseyip elinde ki tabağı alırken “oturma odasın da. Bana küstü birazcık.” Dedi. İçeride kendi küçük koltuğuna oturmuş kızı uzaktan görebiliyordu. Park min’i çok seviyor olmasına rağmen kalkıp da karşılamadığı için birazdan daha fazla küs olduğunu anlasa da önemsemedi. Nasıl olsa akşam jea aralarında hakemlik yapıp barıştıracaktı anne kızı.

İn na mutfağa doğru giderken park min kızın yanına doğru yürüdü. Ae cha küs olduğun da bile tatlıydı. Alt dudağını biraz sıkıp “bu sefer anneni neden kızdırdın küçük hanım?” dedi. Onun bu küçük mızıkçılığı hoşuna gidiyordu. Ae cha tıpkı in na’nın küçüklüğüne benziyordu. Ne zaman birine küsse alt dudağını sarkıtıp sessizce bir köşede oturur hataları için asla özür dilemez, üzgün olduğunu söylemezdi. Dudağını içeri çekip ciddi bir ifadeyle “Konuşmadım ben.” Dedi.

Elindeki ayıcığın başına çenesini dayayıp üzgün gözlerle park min’e baktı. Kız böyle bir yanıt beklemediğinden olsa gerek gülümseyerek “Kimle konuşmadın?” dedi ama karşısında ki kız yarım yamalak anlatınca kafası iyice karışmış bir şekilde mutfağa gitti. Ae cha’nın konuşmayı sevmeyen halleri yüzünden doğru düzgün bir şey anlayamamıştı. Mutfağa girip in na’ın çaresizce temizlediği tepsiye bakıp “Bir şeyler olmuş!” dedi.

İn na kek yaparken mutfaktan bir dakika bile ayrılmazdı. İn na’nın böylesine dalgın olabilmesi için mutlaka bir şey olmalıydı. Kız elindeki süngeri lavaboya atıp ellerini tezgâha dayadı. Hala onu sevdiğine inanamıyordu. 4 yıldan sonra bile onu gördüğünde kalbi küt küt atıyordu. Park min korkuyla kızın omzuna elini koyup “Sorun ne?” dedi. Ansızın bir telaş yüreğine çöreklenmişti. Gözleri irileşti. Dudaklarından ancak “Yoksa…” kelimesi dökülüyor devamını tamamlayamıyordu.

İn na başını sallayıp kızın zihninden geçen kişiyi onayladı. Başını biraz dikleştirip “Ben ne yapacağım park min…” dedi. Korkuyordu hyun wu dan hem de iliklerine kadar korkuyordu. Onun ne yapacağını tahmin edemiyordu. Park min kızın omzunu sıkarak “Ne istiyormuş!” dedi öfkeyle. Onun dönüşü hem rahatlatmış hem korkutmuştu. Arada Ae cha vardı. Küçük kızın vereceği tepkilerden deli gibi korkuyordu.

PİYANGODAN EV ÇIKTI...!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin