25.Bölüm...

44 3 0
                                    

“hayır! Anlıyor musun beni? Hayır! Asla, asla, asla boşanmayacağım hyun wu’dan” dedi in na. Gözyaşları durmuş bitkin bedeni öfkeyle dolmuştu. Hyun wu ile boşanmak gibi bir aptallık yapmayacağını düşünüyordu. Elindeki kâğıtları avucunun içinde buruşturup deli gibi karşısında duran adama bağırıyordu. Jea sabırla elini yüzüne götürüp gözlerini ovuşturdu.

Bir saati geçkindir in na’yı sakinleştirmeye çalışıyor ama beceremiyordu. Kızın bağırışları arasında bir ara dizine tekme bile yemişti. İn na beklediği tepkilerin aksini veriyordu. Sanki beyni başka insanların tavsiyelerine kapalı gibi jea’yı dinlemiyordu. Jea bir kez daha derin bir nefes alıp elini yüzünden çektikten sonra “Neden anlamıyorsun in na? İstemiyor seni! Başından beri yanında istememişti.” Dedi.

Sesini olabildiğince alçakta tutuyordu. Bağırıp da in na’yı daha fazla kızdırmaktan korkuyordu belki de. Kız başını biraz geri atıp “Yalan söylüyorsun!” diye bağırdı. Elindeki kâğıtlar da ona göre yalandı. Her şey ama her şey jea’nın düzenlediği bir şakaydı in na’ya; eğer gerçekten hyun wu boşanmak isteseydi bu kâğıtları jea değil bir postacı getirebilirdi.

Jea son sabır kırıntılarını da bir kenara bırakıp kıza bir adım attı. Ortada bir yalan vardı ama bu hyun wu’nun boşanma davası açtığı değildi. İn na’nın kollarını yakalayıp iyice sıktıktan sonra “aç artık gözlerini in na. Aç! Nerede şimdi biricik kocan ha? Nerede? Neden gelip seni ellerimden çekip almıyor?” diye bağırdı.

Artık kızın sakin kalmaması, şiddet uygulaması umurunda bile değildi. Artık in na’nın bağıran sesine kesmek istiyordu. İn na’nın boşanmamak için vereceği savaşı engellemek istiyordu. Kız adamın sözleriyle daha çok öfkelenip kollarını hışımla adamın ellerinden çekti. Birkaç adım uzaklaşıp “Yanılıyorsun!” diye bağırdı.

Eli hızla sol göğsüne gidip sertçe kendine vurarak “O burada! O burada ve gitmedi.” Diye bağırmaya devam etti. Yanağından akan yaşlar yeniden in na’da güç kaybına neden olsa da bu sefer yıkılmak gibi bir hatada bulunmuyordu in na. Göğsüne her sert vuruşunda jea’nın içi acıdı.

İn na’nın kendine zarar verişi ona uzanma isteğini oluşturmuştu. Kızın kollarını yeniden yakalayıp “bana vur in na! Kendine değil. Bana!” dedi. Sesi şefkat doluydu. Kızın hıçkırıkları arasında söylediklerini duydukça içinin acıdığını hissetti.

Gyu ri de bile böyle hissetmemişti. İn na da başka bir şey vardı. Bambaşka biriydi o. Asabiydi; dengesiz hareketleri vardı ama ona baktığında gülme isteği duyuyordu. Jea ona baktığında hep içinde bir huzur hissediyordu. Hayatında ilk kez böyle bir şey hissetmişti.

Ve bu hisleri uyandıran kadın inatla hyun wu diyordu bu da doğal olarak daha çok kızdırıyordu jea’yı. İn na kollarını jea’nın ellerinden çekmeye çalıştı. Hyun wu’nun burada olduğundan emindi. Ama jea’nın söylediği sözler de neyin nesiydi? Jea’nın ellerinden kurtaramadı in na kollarını.

Debelendikçe daha çok ağlama hissi duyuyordu. Çatallaşan sesiyle “Onu görmek istiyorum!” dedi. Adını bile söylemeye mecali kalmamıştı. Onu görüp bu kâğıtların doğru olup olmadığını sormak istiyordu. Jea çaresizce “in na” derken in na; jea’nın sözünü kesip “Bu kâğıtların hesabını sormak zorundayım.” Dedi. Acı yüreğine öylesine büyük çöreklenmişti ki artık nefes almak istemiyordu.

Jea derin bir nefes alıp verdikten sonra “bunu yapamazsın.” Dedi. Şuan hyun wu; gyu ri’nin yanındaydı ve in na’nın nasıl bir tepki vereceğini bilmiyordu. Düşüncelerinin arasında in na’nın sesini duydu jea. Bakışları bitkin kıza kilitlenmişti. “Onunla değil mi?” demişti in na. Sesi öylesine bitkin, kırgın çıkmıştı ki jea’nın kıza dikkatle bakmasına sebep olmuştu.

PİYANGODAN EV ÇIKTI...!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin