Hyun wu tam karşısında gözlerini iri iri açmış kıza bakınca bir an yutkunamayacağını hissetti. Yoo İn Na ise neden hala kapının açılmadığını anlamaya çalışarak sorgulayan gözlerle bakıyordu. Park Min olmuş olsaydı yerinde muhtemelen neden olduğunu anlayabilirdi ama kendisi anlayamıyor bu yüzden de kendisine söylenmekte alamıyordu yine kendini.
Hyun wu karşısında duran kıza bir süre baktıktan sonra boğazını temizleyip etrafından dolanarak “Sence neden olabilir?” diye çıkıştı. Öfkesi yoo İn Na ya değil de sevgili arkadaşı jea’ya idi. Yoo in Na biraz düşündükten sonra dudak bükerek adamın yeniden karşısına geçip Kocaman gözlerle adama bakarak “Bilmiyorum.” Dedi.
Hyun wu kızın verdiği cevaba şaşkınlıkla bakarken aslında bu kızın böyle bir cevap vermesine şaşırmaması gerektiğini hatırladı. Eğer akıllı biri olsaydı deli gibi duruşma sırasında el kaldırıp itiraz ediyorum diye bağırmazdı. Biraz kıza doğru eğilip ellerini de pantolonunun cebine tıkıştırarak “kapı kilitli olduğu için olabilir mi sence?” dedi alayla.
Yoo İn Na kendisine doğru eğilen adam yüzünden geri geri gidip gözlerini kırpıştırarak “Anahtar denilen bir şey var.” Dedi. Hyun wu doğrulup kollarını birbirine dolayarak yanından geçip masaya yönelen kızı izledi. Zaten ilk baktığı şey anahtardı. Yoo İn Na masanın altına üstüne her köşesine bakarken “Buraya koyduğuma emindim.” Dedi.
Hyun wu istemeden kızın dudak bükerek söylenmesine güldü. Farklı bir açıdan baktığında yoo İn Na için sevimli diye bilirdi. Kendini böyle düşünürken yakaladığı için gülen yüzünü sertleştirip öfkeli haline bürünerek “Anahtar orada olmuş olsaydı olurdu seni saf, budala!” diye bağırdı.
Yoo İn Na masanın altından çıkıp öfkeyle hyun wu ya baktı. Biraz saf olduğunu kabul edebilirdi hatta biraz akılsız olduğunu da ama budala? Bu kelimeye tahammülü yoktu. Dağılan kızıla çalan bakır rengi saçlarını geriye atıp elini beline koyarak sert adımlarla Hyun wu’nun karşısına dikildi.
Başını biraz daha kaldırıp doğrudan adamın gözlerinin içine bakıyordu. “Hadi bir daha söylesene az önce söylediğin sözü!” diye meydan okumasına devam ediyor diğer yandan ayağını sertçe yere vuruyordu. Hyun wu az önce kurduğu cümlenin yersiz ve gereksiz olduğunun farkındaydı ama sözlerini geri alamıyordu işte.
Eliyle yoo İn Na’yı iteleyip “Ne dediğimi duydun işte.” Diye gürledi. Yoo İn Na sinirle ellerini yumruk yapıyor diğer yandan ağzına ne geliyorsa karşısında duran adama sayıyordu. Az önce eliyle itmiş olması da onun için hem bir hakaret hem de bir şiddetti. Bunu sözler arasında dile getirirken hyun wu şaşkınlıkla kıza baktı. Evet, hakaret etmişti ama kıza asla vurmamıştı. Şiddet için el kalkması gerekmez miydi?
Hyun wu kendini savunmaya çekerek “Yanlış anladın sadece üzerime fazla geldiğin için…” dedi ama söylediği şeye kendi bile inanamamıştı. Kızdan bir adım daha uzaklaşıp tanıştıkları günden buya saçmaladıklarının henüz farkına vara biliyordu hyun wu.
Yoo İn Na ellerini belinden çekip kollarını göğsünde düğüm yaparak bir ayağını da yere vurarak hyun wu’nun açıklama yapmasını bekledi. Ne kadar saçmalayabileceğini gerçekten merak ediyordu. Hyun wu bir adım daha geri giderek “Neden sakin olup medeni bir şekilde konuşmuyoruz?” diye sordu.
Ama kaçırdığı bir şey vardı. Bu söz yoo İn Na’yı artık deli ediyordu medeni bir şekilde konuşmak için zaten bu küçücük evde mahsur kalmamışlar mıydı? Ayrıca söz diğer yandan kızın gayette medeni olmadığını ima eder tarzdandı. Kız bu söze daha Fazla tahammül edemeyerek “Ben gayet medeni bir insanım!” diye bağırdı.
Hyun wu kızın ani bağırışıyla kurduğu cümlenin saçma ve yersiz olduğunun farkındaydı ama artık gardını düşürmek istiyordu. Anlamsız çekişme artık kabak tadı veriyordu ağzına. Ellerini havaya kaldırıp teslim olduğunu belli eden bir tutum sergileyerek “Tamam… Sakin ol lütfen. Şimdi kanepeye kurulalım ve konuşalım.” Dedi. Olabildiğince sakin kalmaya çalışıyordu yoo In Na’nın karşısında.
Kız bir kanepeye bir hyun wu ya bir süre baktıktan sonra göğsünde birleştirdiği kollarını çözüp sakin olmaya çalışarak kanepelerden birine yöneldi. Sakin olmalı ve konuşmalıydı ona göre. Tabi karşısında ki adam yine başka bir imada bulunmazsa. Hyun wu da kızın tam karşısına oturarak önce derin bir nefes aldı. Kız ilk kez sabırlı bir şekilde karşısında durduğu için bu fırsatı değerlendirip hemen konuya girmek istiyordu.
Kol dirseklerini bacağında birleştirip son kez nefes aldıktan sonra bakışlarını kıza çevirip dikkatlice baktı. İri kahve gözleri merakla parlarken gözüne sevimli gözüküyordu. Düşünceyi tekrar kafasından uzaklaştırıp “Neden benden nefret ediyorsun?” diye sordu. Yoo İn Na bu soruyu beklemediği için umursamaz tavrını değiştirip şaşkın şaşkın adama baktı.
Verebilecek cevabı yoktu hiç şüphesiz. Boş boş adama bir süre baktıktan sonra başını cama çevirip “Nefret etmiyorum.” Dedi. Ama en az nefret ettiği insana davrandığı gibi davranmıştı bu adama. Kendi davranışları arasında ki tezatlığın henüz farkına varabiliyordu zavallı kız. Ev hırsına düşmüştü ama birden bu hırsın yersiz olduğuna karar verdi.
Jea bir konuda haklıydı. İkisi de medeni ve yetişkin birer insandı. Neden aynı evi paylaşamasınlar ki? Hem de aynı numarayı paylaşırken. Camda olan bakışlarını çekip adama tekrar baktıktan sonra “Tamam!” dedi. Muhtemelen aldığı bu karar için ileride pişman olabilirdi ama şimdilik fikir ona makul gözüküyordu.
Hyun wu kızın yine neye tepki verdiğini anlamaya çalışarak bakarken kızın ağzından dökülen cümlelerle oturduğu yerden hızla ayağa kalktı. Kızın bu kadar sakinleşebileceğine inanamayarak kıza hala şaşkınlıkla bakıyor kurabilecek bir cümle bulamıyordu bir türlü. Aynı evi paylaşabileceklerini söylemişti Yoo İn Nah hemde gayet sakin bir şekilde.
Hyun wu sözlere başlayamadan kız “ama…” diye düşüncelerini bölünce daha dikkatli izledi kızı. Kız oturduğu yerden ayağa kalkıp az ileride duran televizyon sehpasının çekmecelerini karıştırarak aradığı şeyleri bulmanın keyfiyle “İşte buldum.” Diye bağırdı. Hyun wu daha ne olduğunu anlayamadan yoo ın na elinde bir kâğıt bir kalemle dönüp kanepenin önündeki küçük masanın önüne oturup dilini dışarı çıkarak “Kontrat” kelimesini kâğıdın en baş kısmına yazdı.
Hyun wu eğilip kızın yazdığı kelimeyi görünce yine şaşkınlıkla doğruldu. “Kontrat mı?” dedi şaşkınlığını gizleyemeden yoo ın na tepesinde yalı kazığı gibi dikilen adama dik dik bakarak “Ne bekliyordu senin gibi bir adamla aynı evde kalmamı mı hem de bir anlaşma yapmadan?” dedi.
Hyun wu kıza bir şey demeden masanın diğer tarafına oturarak “peki, bu anlaşmaya neler yazacağız?” diye sordu. Dizilerden görüp etkilendiği şeylerin bir mahsulüydü buda hiç şüphesiz. Yoo ın na kalemi ağzına götürüp biraz kemirdikten sonra “Mesela temizlik.” Dedi. Evi ikiye bölebilirlerdi ama ortak kullanım alanları olacaktı. Mesela mutfak banyo ve benzeri şeyler gibi. Allahtan iki odası daha vardı salon dışında da aynı odayı paylaşmıyorlardı. Hyun wu kızın ilk kez mantıklı bir cevap verdiğini fark edip bu isteğini onayladı. Ortak alanlar birlikte temizlenecekti. Ev alışverişi için ortak para konulacaktı.
Her şeyi özenerek kâğıda yazıyordu. Hyun wu da bazı fikirleri ortaya atıyordu. “Ev arkadaşı olmamız özel hayatımıza karışacağımız anlamına gelmez.” Dedi bir fikrinde. Yoo ın na boş boş adama bakarak neden bahsettiğini anlamaya çalışırken hyun wu kıza “Özel hayatımıza karışmayalım.” Diye açıkladı.
Yoo In Na bunu da makbul görüp kağıda yazarken Aklına gelen şeyi de son maddeye ekleyip başını gülümseyerek kaldırdı. Hyun wu’nun şaşkın bakışlarına gülümseyerek bakarken yazdığı son maddeyi de yüksek sesle söyledi.
“Ve asla sevgili olmayacağız.”
Bölüm sonu…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANGODAN EV ÇIKTI...!
RomanceYoo in sevgilisinin aldattığını öğrendikten sonra en yakın arkadaşında kalmaya başlar ve bir gün arkadaşının baskıları yüzünden dışarı çıkıp alış veriş yaparlar. Alış veriş sırasında kazandığı çekiliş bileti hayatını tamamen değiştirecektir. Hyun-wu...