“İn na saçmaladığının farkındasındır umarım.” Diye çıkıştı hyun wu. Kızın istediklerine bir süreden sonra tahammül edememişti. Kız dudak büzüp çocuk gibi hyun wu ya bakarak “sadece bir kerecik.” Dedi eliyle de bir işareti yapıyor bir o yana bir bu yana sallanıp duruyordu.
Hyun wu derin bir iç çekti. Çift olduklarını belli eden kıyafetlere bir şey demiyordu. Hatta gezmek için çift bisikleti kiralamaya da bir şey demiyordu ama yaz ayına yakın bir tarihte hem de mayıs ayının ortasın da çift eldiveni istemesi ona fazlasıyla garip geliyordu.
“İn na mayıs ayının ortasındayız. Hadi istediğini kabul ettim diyelim bu ayda bu eldiveni nerden buluruz!” diye çıkıştı iyice. Tam bir saattir kıza dil döküyor ama bir türlü inatçılığını yıkamıyordu. Bir ara “nasıl olsa evliyiz bu istediğini kış ayında yaparız hatta birlikte kardan adam bile yaparız!” demişti ama in na’yı ikna edememişti işte.
Kız yaramaz kız çocukları gibi omuz silkip “Bana ne bana ne!” diye söylenirken istediğini mutlaka yaptıracağından yüzde yüz emin duruyordu. Sokağın ortasında yapılan bu konuşma uzadıkça yanlarından geçen insanlar dik dik ikiliye bakıyorlardı. Zaten her halinden sevgili oldukları belli olan ikiliye gıptayla bile bakan vardı. Kız iyice dudak büzüp küsen kız çocukları gibi davranınca hyun wu iç çekip karısına “Peki tamam” dedi.
Diğer yandan kendisine inanamıyordu hyun wu. Sora ve ya bir başkası bunu istemiş olsaydı hayatta kabul etmez hemen arkasını döner giderdi ama in na’yı ikna edemediği gibi arkasını dönüp gitmemiş bir de üstüne pes edip kabul etmişti. İn na küçük bir kız çocuğu gibi olduğu yerde zıplarken ellerini çırpıyor diğer yandan da “Hadi o zaman eldiveni bulmaya gidelim.” Diyordu. Hyun wu bu isteğine de başını sallayarak onay verince in na sevgili kocasının koluna girip peşi sıra sürükledi.
Hyun wu kahvaltı sırasında in na’nın tatlım deyişinden anlamıştı zaten bir hinlik çıkaracağını ama bu kadarını kestirememişti. Onun aklına daha çok balayına gidelim gibi fikirler gelmişti ama kızın istediği tamamen masumaneydi. Belki de bu yüzden kızamıyordu in na’ya.
Onun çocuksu ruhu sıkıcı monoton hayatını renklendiriyordu. Her ne kadar 30 farklı mağazaya girip çift eldiveni arasalar da. Hyun wu artık sıkılmış oflayıp puflarken girdikleri alışveriş mağazalarını, küçük dükkânları saymaya başladı. Bir ara kızın elinden kolunu çekip “Bu girdiğimiz 34. Farklı mağaza biliyorsun dimi?” diye çıkıştı.
Evden dışarı çıktıklarında saat 11 bile değildi ama şimdi nerenden baksan saat 4 e geliyordu. In na dudak büzüp “Ben o eldivenleri istiyorum!” diye ayağını yere vurdu. Bu konuda daha ne kadar inatçı davranmalıydı oda bilmiyordu. Hyun wu iç çekip önünde konuştukları mağazanın içine girdi in na dan önce. Kızdan daha önce davranıp satış danışmanına “Çift eldiveni alıyorum. yazın ortasında kışa duyduğum büyük özlem için!” diye iğneleyici bir şekilde sorunca satış danışmanı durduğu tezgâhtan hayretle başını kaldırıp deli gibi bağıran adama baktı.
İn na ise hemen kocasının yanında bitip koluna girdi. Her kadından kıskanmaya başlamıştı sevgili kocasını. Satış danışmanı bir adama bir kadına baktıktan sonra. “Bir saniye efendim depoda bulunacaktı hemen bakıp geleyim.” Dedi. Hyun wu derin bir iç çekerken in na; hyun wu’nun kolundan çekiştirerek “Buradan gidelim.” Dedi. Satış danışmanının bakışlarından hiç hoşlanmamıştı. Hyun wu’yu yiyecek gibi bakıyordu. Hyun wu kızdan kolunu çekip “Nedenmiş o?” diye sordu.
Saatlerdin aradıkları şeye bu kadar yaklaşmışken hayatta bir yere gitmeyecekti. İn na tekrar kocasının koluna yapışıp “Gidelim sevmedim ben burayı” diye inatla diretirken kız yanlarına gelip “elimizde tek bu model kalmış efendim.” Diyerekten pembeyle mor karışımı bir eldiven uzattı adama. İn na; hyun wu’ nun hemen elini kavrayıp “Tatlım sence nasıl?” diye sordu. İlgili bir eş moduna geçmişti hemen.
Hyun wu omuz silkip “Bundan başka sanki bulacakmışız gibi soruyorsun bana. Alalım işte bunu.” Dedi. Kızın neden böyle davrandığını ise hiç anlamıyordu. Satış danışmanı adamın elinden eldivenleri alıp kasaya doğru yürürken arada bir hyun wu ya dönüp bakıyor gülümsüyordu. İn na ile göz göze gelince ise hemen başını çeviriyordu. Kasaya geçip barkodunu okuttuktan sonra satış yasağı yazan yazı ile kız adama dönüp “üzgünüm efendim. Ne yazık ki satamıyorum bu ürünü.” Dedi.
İn na duyduğu şeyle kıza dik dik bakıp “Eminim üzgünsündür.” Dedi yüzünü çevirerek. Üzgünüm derken bile hyun wu ya sırıtmayı ihmal etmiyordu utanmadan. “Bu nasıl üzgünlükse artık” diye de kendi kendine konuşuyordu in na. Kollarını göğsünde düğüm yapmış bir ayağını yere vurarak kendi kendine mırıldanmaya devam etti.
Kız duyduğu sözle “Nasıl?” diye sorarken hyun wu araya girip “Peki neden?” diye sordu. Şuan in na’nın istediği tek eldiven bu dükkândaydı ve satış danışmanı onu satamayacağını söylüyordu. Kız sezon ürünü olmadığı için depodan satış yapamayacağını anlatırken in na öfkeyle kıza bakıyor her an elini kızın siyah saçlarına daldıracakmış gibi duruyordu.
Hyun wu biraz göz süzüp “Lütfen! Bu eldivene gerçekten çok ihtiyacım var!” dedi. Bu taktik her zaman kızlarda işe yarardı. Jea kadar yakışıklı olmasa da en azından bir karizması olduğunu biliyordu hyun wu. Kız bir sağa bir sola baktıktan sonra iç çekip “Peki, ama benden satın almadınız ona göre.” Dedi. Bu yaptığının başına bela açacağını biliyordu kız ama hyun wu’nun üzgün ve rica eden bakışlarına kıyamamıştı. Onun o bakışlarından bile etkilenmiş büyülenmişti.
Hyun wu eldivenin parasını ödeyip in na’yı da peşline takarak dükkândan dışarı çıktı. Biraz daha orada kalsaydı in na’nın kıza girişeceğinin farkındaydı. Dükkândan dışarı çıktıktan sonra kıza dönüp “istediğin ol…” diye cümlesine başlarken in na kocasının dizine gelişine bir tekme savurup “Utanmadan yanımda kızlarla cilveleşmek ha!” diye bağırdı.
Hyun wu diz kapağına yediği tekme ile bacağını kaldırıp bir oraya bir buraya sekerken in na öfkeden deliye dönmüş kocasının atlayıp zıplayışını izlerken diğer yandan da hyun wu ya bağırmaya devam ediyordu. Adam daha tam olarak ne olduğunu anlamamışken in na’nın kıskançlıktan ettiği cümleler hoşuna gitmeye başlamıştı.
En azından karısının onu kıskandığını biliyordu. Yâda anlıyordu. Dizini ovuşturmayı bırakıp biraz topallayarak karısının omuzlarından tuttu. In na omzunda ki elleri düşürünce hyun wu yeniden kızın omuzlarını kavrayıp kıza sıcacık gülümsedi. Onun bu sevimli kıskançlığı çok fazla hoşuna gitmişti.
“Aman da aman benim karım beni kıskanır mıymış…” diye şekerlik yapmaya başlayınca in na kocasının o komik haline gülmeye başladı. Nedense hyun wu’nun yaptığı şebeklik onu güldürüyordu. Adam poşete konulan eldivenleri çıkarıp in na’ya sallayarak gösterdikten sonra “Hadi bunları takalım.” Dedi Ancak bu şekilde kızın aklındaki şeyleri dağıtabilirdi. İn na bir sağa bir sola baktıktan sonra “Burada takmayacağız herhalde.” Dedi.
Hyun wu duyduğu şeyle geri çekilip kıza daha dikkatli baktı. Bu isteğinin altında daha farklı bir şey varmış gibi gözüküyordu şuan gözüne. Asıl önemli olanı ise en başından beri böyle bir şey var gibiydi ama hyun wu çift eldivenine takıldığı için ne olduğunu anlayamamıştı. Şimdi düşününce altından çıkmasından korktuğu bir şeyler var gibiydi.
In na korkuyla bakan kocasına gülümseyip “Bu isteğimi en son yaparız hadi Seul’dan uzaklaşalım önce.” Dedi diğer yandan da utangaç adamın ellerini kavramıştı bile. Hyun wu Seul dışı kelimesi ile olduğu yerde kalmaya gayet karalıyken kendini yine in na’nın peşinde sürüklenirken bulmuştu. Eve döndüklerinde hyun wu “Nereye gidiyoruz? Ben hiçbir yere gidemem!” diye çıkıştı. Bitirmesi gereken önemli bir mimari proje vardı ve şuan sokaklarda gezmek yerine onu bitirmek için çalışması gerekti ama in na’yı kıramadığı için peşi sıra sürüklenmişti.
Ama bu başkaydı. İşini gece yapabilir sabaha kadar çalışabilirdi ama Seul dışında bunu yapamazdı. İn na onu her defasında sağa sola sürükleyecekti. Kız dolabın en üst rafından çıkardığı kırmızı valizini yatağın üzerine koyduktan sonra “Biz nasıl evliyiz bir balayımız bile olmadı.” Dedi. Laf ebeliği yaparak hyun wu’nun aklını karıştırmaya çalışıyordu. Hyun wu da bunun farkındaydı ama proje bitene kadar hiçbir yere gidemezdi işte.
Kız valizini hazırlamayı bırakıp kocasının tam önünde durdu. Onun şaşkın ve öfkeli bakışlarına karşılık gayet sevimli bakarak “lütfen sadece bir kez benim istediğim olsun. Sadece bir kez!” dedi. Hyun wu iç çekti. Kız gözlerini iri iri açmış öyle sevimli bakarken olmaz diyemiyordu bir türlü. Diğer yandan yetiştirmesi gereken projeyi de yanına almalıydı ki in na uyurken çalışabilmeliydi.
Hyun wu kıza gülümseyip buna da “tamam.” Dedikten sonra “ama bir şartım var” diye devam etti konuşmasına. Eliyle de bir işareti yapıyordu. Her ne kadar istekleri birden fazla olsa da ve in na’nın hemen sevinmesini engellese de söylemeliydi. Kız ellerini çenesinin altında birleştirip gözlerini yine iri iri açarak adama baktı. Şartını merak ediyordu etmesine ama pek önemsemiyordu nasıl olsa kocasına her defasında sevimli davrandığın da istediğini kabul ettirebiliyordu.
Hyun wu iç çekip “aslın da birkaç şartım olacak.” Diye devam etti. İn na öyle bakarken sağlıklı düşünemediğinin hissetse de kızın bakışlarını zihninin gerisine kovalayıp sağlıklı düşünmek için elinden geleni yaptı. Aslında hyun wu bu işte bir o kadara da başarılıydı. İn na’nın sevimli bakışlarını zihnin de kovaladıktan sonra “ilk şartım akşamları ben çalışırken beni engellemeyeceksin!” dedi. İn na ilk duyduğu şeyle sırıtarak kocasını onayladı.
Onun çalışması ve eve para getirmesi gerekliydi zaten. Bu yüzden buna hayır diyemezdi. Bundan sonra in na çalışmadığına göre o eve para getirip evin geçimini sağlayan kişi olacaktı. Bunu kabul ettikten sonra “Diğer şartın nedir?” diye sordu. Hala sevimli kalmaya çalışıyordu ama merak sevimli gözükmesinin önüne geçiyordu işte. Hyun wu ilk şartının kabul olması nedeniyle biraz rahatlayıp diğer şartını söyledi.
“Sadece bir kez! Dedin sadece bir kez senin istediklerini yapacağım ve daha sonra her şey benim istediğim gibi olacak tıpkı senin erkeğin olduğum gerçeği gibi.”
İn na duyduğu şeyle hem şaşırıp hem bu fikride severken, kocasının da tıpkı babası gibi olduğunu şimdi fark edebiliyordu. Bundan yıllar önce duyduğu sözün doğruluğunu henüz şimdi görebiliyordu. “kızlar babalarına benzeyen erkeklerle evlenir.” Demişlerdi in na ya bir keresinde. Kız şimdi bu sözün doğruluğu ile hiçbir şey söylemeden kocasına gülümsedi. Eğer o babası gibiyse kendisi de mutlaka sakin, hoş görülü annesi gibi olabilirdi.
En azından biraz olsun çabalaya bilirdi. Kocasına gülümseyip hızla ona uzandı. Cevabını sevimli bir öpücükle vermek istedi. Ama nedense bu öpücük zaman geçtikçe sevimliliği bırakıp yerine şehvetin oturmasına sebep oluyordu. Hyun wu içine çektiği şeker kokusuyla kıza daha çok çekiliyor bu kokuya duyduğu özlemin nerden çıktığını anlamaya çalışıyordu.
İn na yavaşça elini adamın gömleğinin içine daldırdığında ise bu düşünceleri zihninde kovaladı. Ne önemi vardı ki nerden geldiğinin. Şuan kollarında tuttuğu kadın onun karısıydı. Hem peder tarafından kıyılan nikâhla hem de devlettin gözünde onlar karı kocaydı. Ve bu evliliği gerçek kılmak gibi bir istekleri vardı. Hyun wu şimdi her şeyi daha net görebiliyordu. Kalbinin neden bu kadar hızlı çarptığını anlaya biliyordu.
O, kızı gördüğü ilk dakika âşık olmuştu. Ve şimdi bu gerçeği yeni keşfedebilmişti. Yüreğine çöreklenen kızıla kaçan bir kafa vardı ve onun oradan gitmesini istemiyordu. Bu evlilik onun için sonsuza kadar devam edecekti. O in na ile sonsuza kadar evli kalacaktı…
Bölüm sonu…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANGODAN EV ÇIKTI...!
RomanceYoo in sevgilisinin aldattığını öğrendikten sonra en yakın arkadaşında kalmaya başlar ve bir gün arkadaşının baskıları yüzünden dışarı çıkıp alış veriş yaparlar. Alış veriş sırasında kazandığı çekiliş bileti hayatını tamamen değiştirecektir. Hyun-wu...
