28.Bölüm...

38 3 0
                                    

“Aklını mı kaçırdın sen!” diye bağırdı park min. Ortadan kaybolduğundan bu yana neler olduğunu bilmiyordu ama jea’nın neden bu kızın yanında olduğunu tahmin edebiliyordu. Onu unutmak için kaçmıştı her kez den her şeyden ama ansızın in na ile ortaya çıkıyordu hem de bu kız hamile iken… Jea sıkı sıkıya elini tuttuğu kızın gözlerinden bakışlarını çekip omzundan park min’e baktı.

Bir aydan fazladır kayıp olan kızın ne bok yemeye ortaya çıktığını sorgulamayı isterdi ama şuan buna ne zamanı vardı nede uygun bir yer. Delici bakışları park min’i yakıp geçerken yeniden başını in na ya çevirip “evlen benimle in na ve bebeğini koru” dedi. İn na istem dışı diğer elini karnına dolayıp koruyucu bir şekilde kendini sarmalarken “Onu neyden koruyacakmışım?” dedi.

Jea’nın bakışları nelerden bahsettiğini anlatır şekildeydi ama bunu kabullenemiyordu. Tek diye bildiği “o benim!” di. Park min ise jea’nın sözlerinden farklı bir şey çıkarıyordu. Korumak… Doktorun odasında ki konuşmayı istemeden duymuştu ve doktora bu bebekten kurtulmak için her şeyi yapmasını emrediyordu.

Elinde ki dosyayı öfkeyle sıkıp in na’yı korumak için her şeyi yapabileceğine karar verdi park min. Eşyalarını toplayıp herkesin bildiği o evden kaçarken arkasında bıraktıklarının iyi olacağını düşünmüştü ama bu olmamıştı. Şuan in na’nın neden hyun wu dan ayrı olduğunu bilmiyordu ama yakın zaman da her şeyi yoluna koyacağına kendine söz vererek elindeki dosyayı masanın üzerine koyup hızla jea’nın yanına geldi.

Kızın elini kavrayan kolunun üzerine elini koyup “çek ellerini in na’nın üzerinden!” dedi. Şuan bu hastanenin çalışanı olduğu için birçok hakka sahipti park min ve o haklardan birini kullanıyordu. İn na da kolunu kıvırıp ellerinden kurtulmak istediğini belli ederek çekince yavaşça kızın elini bırakıp yatağın kenarına oturdu.

Ayakta dikilen park min’e saniyenin on da biri kadar bile bakmamıştı. İn na elini kurtarınca kollarını kendine dolayıp korumacı bir tavırla birkaç dakika önce sarf ettiği cümleyi tekrarladı.

“O benim ve ona kimse dokunamaz…”

Park min kızın omzuna elini koyup başını sallayarak onu desteklediğini belli edince in na derin bir nefes alıp verdi. En azından biri bebeğini korumak istiyordu. Ona güç verebilecek biriydi bu kız. Bir elini bedeninden çekip omuzun da duran eli sıktı.

Bir süredir ihtiyaç duyduğu kız tesadüfen karşısına çıkmış ve en güzel haberi de o vermişti. Park min; in na için hep bir mucize olmuştu. Piyango bileti bile onun sayesin de gelmişti ellerine… Onun sayesin de hyun wu’yu bulup kazanıştı. Ve yine o ortadan kaybolunca her şey birbirine girmişti. Jea kızın bu tutumu üzerine elini kızın karnına koyup “onu birlikte koruyabiliriz.” Dedi.

Jea her konuştuğunda nefes alamayacakmış gibi hissediyordu İn na. Sebepsiz yere ondan korktuğu anlar bile oluyordu ve şuan karnının üzerinde tuttuğu el sanki bebeğinin tehlike de olduğunu bildirir cinstenmiş gibi aynı korkuyu yaşıyordu. Jea’nın elini karnından iteleyip üzerini basa basa “Benim!” dedi.

Jea ellerini önünde birleştirdikten sonra “ya hyun wu?” dedi tek kaşını kaldırmış kızın cevabını bekliyordu. İn na yine iki eliyle karnını siper ederken “Ne olmuş o adiye?” diye sordu. Onun adını bile duymak bundan bir süre önce çektiği acıların yeniden ortaya çıkmasını sağlıyordu. Jea üzerindeki ceketi düzelttikten sonra “bu bebekte onun da hakkı var…” dedi.

İn na’yı başka bir noktaya sürükleyip paylaşımcı olup olamayacağını tartıyordu ve in na’nın verdiği tepki tam istediği tepkiydi. Kız kollarını kendine daha sıkı sarıp “Onun bu mucize de hiçbir hakkı olamaz!” diyordu. Jea’nın dudakları biraz kıvrılıp düşünür gibi davrandıktan sonra “bunu hyun wu’nun bilmesi gerek ama…” dedi diğer yandan da oturduğu yerden kalkmıştı.

PİYANGODAN EV ÇIKTI...!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin