“Çekil üstümden!!” diye bağırdı hyun wu kızın üzerinden kalkmama ihtimaline karşı kollarını yakalayıp sıkarak. Yoo İn kollarının sıkılmasını önemsemeden adamın göğsünü yumruklayarak “Eve tek başına konacağını sanıyorsun dimi?” diye bağırdı. Park Min yanından hızla geçen birinin sayesinde kendine gelip yoo ın nanın yanına koşarken yanından geçen adam hyun wu’nun üzerinde duran kızı bir hamlede belinden kavrayıp arkadaşının üzerinden kaldırdı.
Yoo İn na neye uğradığını şaşırmış bir halde ayakları yerden kesilmiş debelenirken onu tutan kişiyi fark ettiğinde yutkunamayacağını hissetti. Jea jong kızı kollarından sıkı sıkıya kavrayıp “Biraz sakin ol.” Diye kulağına fısıldayınca yoo ın na tüylerinin diken diken olduğunu hissetti. Park min ise tabiri caiz yerde iki seksen yatan adama elini uzatıp yerden kaldırırken özür dilemeyi de ihmal etmiyordu.
Yoo in na daha çok sinirlenip “Neden özür dileyen biziz?” diye çıkışırken hyun wu ya sinirle bakıyordu. Park min arkadaşının yanına gelip elleriyle ağzını kapatarak tekrar hyun wu dan özür diledi. Jea jong la göz göze geldiğinde ise yanaklarına basan ateşle başını öne eğdi.
Jea jong ellerinin altında duran kızı serbest bırakırken hemen önünde duran domatese benzeyen kıza ister istemez gülerken “Neden eve çıkıp bu konuyu medenice konuşmuyoruz?” dedi. İki tarafta sebepsiz yere her defasında konuşmayı reddetmişti ama bu sefer bunun olmasına izin vermeyecekti.
Yoo İn Na hayır demeye fırsat bulamadan park min yine arkadaşının ağzını kapatıp “Bizim için gayet uygundur.” Dedikten sonra bakışların hyun wu ya dönmesi ile hyun wu üzerini çırpmayı bırakıp bakışların sahiplerine bakarak umursamaz el hareketleriyle o da onayladı.
Jea ve park min biraz rahatladıklarını hissederek kazanılan şu ihtişamlı eve doğru yürürken sanki bir futbol maçına çıkan iki ezeli rakip gibi ayrı ayrı tek sıra halinde yürüyorlardı. Bir tarafın önünde yoo İn na diğer tarafın öncüsü ise hyun wu…
İçeri girdiklerinde gök mavisine boyalı duvarlar arasında ola sevimli küçük ev gerçekten gözlerine çok güzel gözükmüştü yoo İn Na ağzı beş karış açık “vaaavvv” derken hyun wu ıslık çalıyordu. 2 oda bir salon olan bu ev küçük olsa da sevimli ve güzeldi. Karşılıklı duran kanepelerden birine geçip yoo İn Na oturunca jea eliyle arkadaşına yoo İn na’nın yanına geçmesini işaret etti.
Hyun wu çocuk gibi omuz silkerek karşı kanepeye oturunca jea’nın tek kaşını kaldırmış bakışlarıyla buluşmak zorunda kaldı. Bakışları yüzünden içini çekip oturduğu yerden kalkarak yoo İna’nın başına dikildi. Kız onun yanına oturacağını anladığı için iki kişilik kanepeyi ortalayarak ve yayılarak oturmaya özen gösteriyordu. Sevgili arkadaşının sabırsız bakışlarını gördüğündeyse dudak büzüp kendi kendine söylenerek yana kayıp onun yanına oturmasına izin verdi.
Jea biraz olsun ilerleme kaydettiklerini düşünerek ceketinin önünü açıp park min’e baktı. Kız onun bakışlarıyla iyice kızarınca jea gülümseyerek ceketinin önünü kapatıp kızı kanepeye buyur edip hemen yanına da kendi oturdu. Bir süre dörtlü birbirlerine bakarken jea iç çekip yine konuşmacının kendi olacağını düşünerek elini yumruk yapıp ağzına götürerek boğazını temizleyip dikkatlerin üzerinde toplanmasını sağladı.
Yoo İn na karşısında tüm ihtişamıyla oturan yakışıklıyı keserken park min deki kızarıklığı fark edince bakışlarını jea dan çekip arkadaşına odaklandı. Midesinin kasıldığını hissedebiliyordu artık. Park min hafif yan dönüp jea’ya gülümseyerek bakarken gözleri parlıyor istemeden kızarıp bozarıyordu.
Yoo in Na başını tekrar jea’ya çevirip baktı fark ettiği şeyin onda olup olmadığına baktı ama tek gördüğü şey hemen yanında duran adama kilitlenmiş bakışlarıydı. Bu konu için derin bir nefes almalımıydı almamalımıydı bilemedi. İçinden park min’e kızıyordu. Jea; yoo in naya bakıp “Bu konu hakkında den ne düşünüyorsun bayan yoo” demesi ile kız kendine gelip tekrar jea ya bakarak “olabilir…” dedi. Dinlemediği konu hakkında pek bir yorum yapamıyordu.
Park min’in kaşlarını çatmış bakışlarıyla buluştuğunda kurduğu cümlenin yanlış olduğunu fark etti. Jea “Yani aynı evi paylaşma ihtimaliniz var?” diye sorusunu yineleyince yoo in na ayağa hızla kalkıp “Ne?” diye bağırdı. Sol tarafında duran adamı işaret ederek “Bu kendini beğenmiş kişiyle aynı evi paylaşmamı mı bekliyorsunuz!” diye bağırdı.
Jea gayet sakin bir şekilde karşısında dikilen kadına bakıp yeniden oturması için eliyle işaret ederken hyun wu da ayağa kalkıp “Hayatta olmaz!” diye arkadaşına çıkıştı her şeye katlana bilirdi ama kendisini tanımayan birinin hakaretlerine asla katlanamazdı. Yoo İn Na; Hyung wu’ya dönüp “Senle kalmaya meraklı olduğu mu falan mı sanıyorsun sen!” diye çıkışırken ellerini beline koyup kendinden uzun olan adama başını kaldırarak dikleniyordu.
Jea çaresizce bir elini yüzüne koyup başını bir oraya bir buraya sallarken aklına gelen fikirle oturduğu yerden kalkıp park min’in de kolundan kavrayarak hızla kapıya yöneldi. Evin kilit şifresini hızla değiştirdikten sonra masanın üzerine bırakılan iki anahtarı da kapıp sessizce evden dışarı çıktı.
Jea derin bir nefes alıp kahkaha atarak kapının kolunu sıkı sıkıya kavradı. Park min şaşkınlıkla adama bakıyor arkadaşını nasıl tanımadığı etmediği bir adamın yanında bıraktığına hayret ediyordu. “Bu hiç komik değil lütfen aç şu kapıyı.” Diye çıkıştı park min kendini ilk kez bu kadar garip hissediyordu. Bu duruma o da kahkahalarla gülmek istiyor ama nedense beceremiyordu.
Jea kapıdan elini çekip kıza yakıcı bakışlarını çevirip onu daha dikkatli süzdü. Geniş alnı aynı yoo In Na’nın ki gibiydi. Birbirlerine az çok benziyorlardı ama bu kızın yüzü yoo In Na’nın kinden daha güzel gözüküyordu. Park min jea tarafından süzüldüğünü fark edince başını dikleştirip elini uzatarak “Anahtar.” Dedi.
Şuan gönül işlerinden daha önemli durmuştu arkadaşı. JEa cebine attığı anahtarlardan birini çıkarıp havaya kaldırarak “Eğer şimdi kapıyı açarsak inan sonra bundan pişman olacaksın. Bırak biraz birbirlerini dinlesinler ve bu evin onlar için bir işaret olduğunu düşünsünler.” Dedi. Park min tam anahtara uzanacakken bundan vazgeçti bir noktada haklıydı jea.
Eğer şimdi bu kapıyı açarlarsa yarın uğraşmaları gereken bir sürü sıkıntı olabilirdi. Jea kızın fikrinin değiştiğini fark edince anahtarı yeniden cebine atıp ceketinin iç cebindeki telefonu çıkarıp hyun wuyu aradı daha kapıya dayanmadıklarına, tekmelemediklerine göre onları kilitlediklerinin farkında bile değillerdi.
Hyung wu çalan telefonu ile yoo In Na ya laf yetiştirmeyi bırakıp cebinden telefonunu çıkardı. Arayan kişiyi gördüğünde hemen yan tarafında ki koltuğa başını çevirip baktığında şaşkınlıkla gözleri irileşti. Yoo In na da arkadaşının ortada olmadığını henüz yeni fark etmişti.
Hyung wu telefonu açıp “Nerdesin?” dedikten sonra evin içinde dolanmaya başladı. Telefonun ucunda duyduğu şeyle arkadaşını azarlarken kapıya yönelip açmaya çalışmıştı bile. Jea telefonu kapatıp kapının arkasından “Size kolay gelsin.” Diye bağırdıktan sonra yine park min’in kolundan kavradıktan sonra peşi sıra sürükledi.
Apartmandan çıktıktan sonra arabasının önüne geldiğinde kıza konuşma fırsatı vermeden arabasının kapısını açıp kızı buyur etti. Park min şaşkınlıkla adama baktıktı ama bir şey demeden kalbi hızla atarak ön koltuğa kuruldu. Yine utanmış ve domatese benzemeye başlamıştı bile.
Yoo İn na ise hyun wu’nun yanına gelip “Neden kapı açılmıyor?” diye sordu. Hyun wu şifreyi değiştirmeye çalıştıkça olmuyor sürekli hata verişi duyuyordu. Hışımla kıza dönüp yoo in na’nın gözlerine baktı. Bir şey onu bağırmaktan alı koymuştu. Yoo İn na iri iri gözlerle ona bakıyorken nedense konuşamayacağını hissediyordu…
Bölüm sonu…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANGODAN EV ÇIKTI...!
RomansaYoo in sevgilisinin aldattığını öğrendikten sonra en yakın arkadaşında kalmaya başlar ve bir gün arkadaşının baskıları yüzünden dışarı çıkıp alış veriş yaparlar. Alış veriş sırasında kazandığı çekiliş bileti hayatını tamamen değiştirecektir. Hyun-wu...