31.bölüm

33 3 0
                                    

“Bayan yoo kızınız kendine geldi. İsterseniz kıyafetlerini bana verin giyimin de yardımcı olurum.” Dedi hemşire, elini in na’ya uzatarak. İn na duyduğu şeyle hızla oturduğu yerden kalkıp “size izin vermez.” Dedi. Kolunun altında tuttuğu çantayı da sıkı sıkıya sıkıyordu.

Hemşire birazcık gülümseyip “içeri girmeniz uygun olmaz lütfen kıyafetleri bana verin. Merak etmeyin kızınızın iyi olduğundan emin olacağım.” Dedi tekrar elini uzatarak. İn na öylesine bitkin bir şekilde jea’ya bakmıştı ki jea kıza gülümseyip kolunda duran çantayı omzundan alarak hemşireye uzattı. Diğer yandan “size zorluk çıkara bilir o yüzden burada onu beklediğimizi ve uslu olması gerektiğini söyleyin.” Dedi gülümseyerek. Şuan üzerinde kıyafetleri olmadığı için öfkeli olduğunu düşünüyordu.

Hemşire adamı başıyla onaylayıp çıktığı odaya yeniden girerken jea ve in na hızla aralanan kapıdan Ae cha’yı görmeye çalıştılar. Tam orada sedyenin üzerinde ağlamaya başlayan ae cha’yı gördüklerinde telaşlanmışlardı. Jea kızına gülümseyip elleriyle gülümse işareti yapınca; kız babasını hareketini görüp yanağından akan birkaç damla yaşı eliyle sildikten sonra aynı işareti o da babasına yaptı. Yavaşça kapanan kapı ile görüşleri engellenince in na’nın omuzları düşmüştü.

Kapanan kapıyla birlikte jea’da in na’nın omuzlarından tutup yeniden kalktığı yere oturttu. Sert omuzlarından hala endişeli olduğunu anlaya biliyordu ama doktor onun iyi olduğunu söylemişti. Bu da biraz olsun yüreğinde ki ateşi soğutmuştu. Kızın önünde diz çöküp ellerini avuçlarının içine aldı. Bakışlarında ne kadar korktuğu belli oluyordu. En başta Ae Cha için endişelendiğinden in na’yı düşünememişti ama artık onun da korkularını almalıydı.

İn na yavaşça bakışlarını jea ya çevirip umutsuzca “o benim kızım.” Dedi. Sözleri belki de acımasızcaydı ama bir noktada doğruydu. Jea başını biraz öne eğip “Biliyorum.” Dedi. Her ne kadar bu durum kalbini kırsa da Ae cha onun kızıydı. Ve ne kadar kendini bir baba yerine koysa da o hyun wu’nun kızıydı. Avuçlarının içinde ki eli sıkarak sözlerini yineledi. Hemen arkasından gelen sözlerse yüreğinin en derinliklerinden geliyordu.

İn na jea’ya hafifçe gülümsedi. jea’nın söylediği söz bir nebze kalbini kırsa da bir noktada haklıydı. Hyun wu onları terk ettiğinde jea sahip çıkmış ve yanlarından bir adım bile ayrılmamıştı. Ve şimdi in na kızını sahiplenirken jea paylaşırcasına “İkimizin kızı.” Diyordu. Dünyaya gelmesinde katkısı olmasa da gerçek bir baba gibi kol kanat germişti Ae Cha’ya. Elini Jea’nın ellerinden çekip hemen yanına vurarak yerden kalkmasını ve yanına oturmasını istedi. Tıpkı Ae cha gibi konuşmadan hareket etmişti.

Jea in na’ya gülümseyip bir elini bırakmadan yavaşça kızın yanına oturdu. İn na’nın bakışlarında ki minneti görebiliyordu. Kıza yavaşça gülümseyip “Korkma… Buradayım.” Dedi. İn na’nın dolu dolu olan gözlerine gülümsemekle karşılık veriyordu. Eliyle kızın gözlerini kapatıp başını omzuna düşürerek “Biraz dinlen.” Dedi.

Saat neredeyse gece yarısına yaklaşmak üzereydi. İn na başını iyice jea’nın sert omuzlarına gömerken “Teşekkür ederim.” Dedi. Ve sıkıca gözlerini kapattı. Yanında jea olduğu için her şeyin yolunda gideceğini düşünüyordu. Onun sayesinde hayata tutunmuş; yaşama sebebini onun sayesinde ellerinin arasında tutmuştu.

Jea duyduğu şeyle sadece sükûnete gömülebiliyordu. Ellerini sıkı sıkıya tuttuğu kadının yanında sadece bir arkadaşmış gibi duruyor olması kalbini kırıyor olsa bile bundan mutluydu. İçin de taşıdığı o çocuksu intikam isteği yoktu. Buz gibi olan yüreği sıcacıktı. Gömleklerini ıslatan yaşlar içine işlemiş yüreğini ısıtmıştı. Hemen sonra hayatlarına giren minik bakışlar yüreğinin büyümesine iki katına çıkmasına sebep olmuştu. Sevildikçe sevgisini paylaşma isteği duymuştu. İn na ve Ae cha etrafında ki her şeye hayat veriyordu. Sadece parmaklarıyla dokunması yetiyordu.

PİYANGODAN EV ÇIKTI...!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin