12. Hepsi maskeymiş!

2.1K 273 193
                                    

"Uzak dur artık benden... Ne yapışık çıktın."

Yılbaşına gireli yaklaşık beş saat olmuştu. Havai fişekler patlatılmış, insanlar yılın ilk gününe sevdiklerine sarılarak, heyecanlarından dolayı alkış tutup gülerek girmişlerdi.

Jisung oturma odasının köşesinde pencereden dışarıyı izleyip bir yandan da telefonda sevgilisiyle konuşuyor, Felix koltukta tek başına oturmuş elindeki küreye gülümseyerek bakıyordu ve Hyunmin ikilisi...

"Eline, koluna sahip çık!" diye bağırdı Seungmin. Hyunjin'in omzuna atmaya çalıştığı kolunu hızla iterken sarı saçlı adam onun haline gülmeye devam etti.

"Sadece arkadaş olmaya çalışıyorum."

"Belli oluyor."

Seungmin'in sinirli çıkan sesi yine Hyunjin'i güldürmüştü. Hatta bu seferki neredeyse kahkahaya dönüşmüş yüksek sesten dolayı odadaki diğer ikilinin ilgisini üzerlerine çekmişti.

Jisung en sonunda telefonunu kapatıp oturduğu yerden kalktı ve Felix'in yanına yerleşti.

"Beni alın buradan."

Seungmin yerinden kalkıp arkadaşlarının yanına gitmek istediğinde Hyunjin ona yine engel olup kolunu tuttu ve kalktığı yere oturttu.

"Kaçma Minnie. Neden bu kadar inatçısın?"

"Sen neden bu kadar yavşaksın?"

"İki saattir tartışıyorsunuz bilmem farkında mısınız?" dedi Jisung. Masanın üstünde kalan son abur cuburlardan birine uzanıp pakedini açtı ve yanında oturan arkadaşına uzattı. Kırmızı saçlı onu reddedip elindeki küreye bakmaya devam etti.

"Ben nereden bileyim bunun böyle olduğunu? İlk geldiği an nasıl da çekingen, utangaç, masum duruyordu! Hepsi maskeymiş!"

"Abartma sen de." dedi Jisung. "Ne olur sanki birine şans versen."

"Ben ders çalışıyorum tamam mı? Uğraşamam böyle şeylerle."

Jisung ona cevap vermeyip elindekini yemeye devam etti.

Hyunjin'se işaret parmağıyla Seungmin'in yanağına dokundu. Mor saçlı bunun siniriyle bir anda onun üzerine atılırken diğer ikili film izliyormuş gibi onları izledi. Herkesin sıkıldığı fazla belliydi. Televizyon bile boş boş çalışıyor sadece ses yaratıyordu, kimse film izlemek dahi istemiyordu.

"Uyusak mı artık?"

"Seungmin... Ah! Kolumu çimdiklemeyi bırak!"

"Sen uyu, benim işim var." dedi Felix. Uykulu olsa da uyumak gibi bir niyeti yoktu.

Jisung oflayarak yerinden kalkıp bir nevi savaşmakta olan ikiliyi ayırdı.

"Yeter artık... Başım ağrıdı gerçekten. Kalkın da uyuyalım."

Başını salladı Hyunjin. Gözlerini odada gezdirdi. Bir şeyler arıyor gibi görünüyorken duvardaki saati görünce şaşkınlıkla gözlerini büyüttü.

"Saat ne zaman bu kadar geç olmuş? Benim gitmem gerek artık."

"Tabi çok eğlendin benimle oynarken."

Göz kırptı Hyunjin. "Evet, eğlenceli çocuksun."

Seungmin'in yüzü yine sinirli bir ifadeye bürünürken Hyunjin hızla odadan çıktı. Jisung onu geçirmek için peşinden giderken Felix de onu takip etti. Seungmin'se olduğu yerde surat asmaktan başka hiçbir şey yapmadı.

____________________________

Çok geçmedi. Diğerleri uyumak için köşelerine çekildiğinde yirmi dakika kadar sonra telefonuna gelen mesajla harekete geçti kırmızı saçlı. Üstünü başını düzeltti ve koridordan geçip evin girişindeki askılıkta duran montunu aldı. Aceleden unutacağını bildiği ve bu yüzden askılığın altına koyduğu hediyesini son anda fark etti. Havanın soğuk olduğunu bilmesine rağmen montunun fermuarını bile çekmeden kendini dışarı attı. Saatlerdir bu anı bekliyordu ama beklediği yüzü karşısında görünce ne kadar istekli olduğunu çok fazla belli etmek istemedi. Neden yapacağı her şey için bu kadar kafa yoruyordu ki?

Sakin adımlarını, üzerinde gece mavisi bir gömlekle karşısında duran adama kadar attı ve onunla karşı karşıya geldiğinde ne yapması ya da ne söylemesi gerektiğine karar vermeye çalıştı. Neyse ki Changbin onu bu dertten anında kurtardı.

"Çok geciktim değil mi?"

"Yani..." dedi Felix. "Ama hiç sorun etme bunu."

"İnan bana yoğunluk şimdi azaldı hatta daha dursam dururdum ama Chan seni bekletmememi söyledi."

"Sorun değildi aslında." Yalan söylüyordu biraz daha beklese kafayı yiyecekti. "Sen neden montunu giymedin, üşümüyor musun?"

"Üşümüyorum, bedenim zaten buz gibi Felix."

Kırmızı saçlı onu onayladı ve şimdi ne yapacaklarını sorar gibi büyüğüne baktı.

"O zaman gidebiliriz?"

"Nereye gideceğiz?"

"Dışarıda duramayız, sen üşüyorsun..." Bir süre duraksadı ve kafası karışmış halde konuştu. "Aslına bakarsak ben bunu hiç düşünemedim. O yüzden şimdilik arabaya binelim, elbet gidecek bir yer buluruz."

Küçük olan duyduğu sözden sonra yolun kenarına park edilmiş siyah arabayı yeni fark etmişti.

"O mu?"

"Evet." dedi Changbin. Küçüğün boş olan elini tutup onunla birlikte arabaya ilerledi ve hızlıca arabaya yerleştiler. Hediye pakedini görse de sesini çıkarmadı.

Felix arabanın içine girer girmez yüzüne çarpan sıcaklıkla ısındığını hissetti. Changbin'in kendisini bu denli düşünüyor olması hoşuna gidiyordu. Aklının bir köşesinde tuttuğu küreyi hatırladı. Onun için siyah saçlıya teşekkür etmeliydi.

"Arabanın içi sıcakmış." diye başladı ilk olarak.

Changbin o sırada arabayı çalıştırmış ve sürmeye başlamıştı.

"Senin için klimayı açmıştım. Siz insanlar çok hassasınız."

"Teşekkür ederim ve tabi küre için de teşekkür ederim. Gerçekten çok beğendim."

"Aslında ne almam gerektiğini bilemedim. Bir alışveriş merkezinde yılbaşı için hazırlandığı belli olan bir bölüm vardı. Çok fazla şey olduğu için kafam karıştı ama sonra küreyi gördüm. Sana ait olması gerekiyormuş gibi hissettim ve bu yüzden onu aldım."

Gözlerini Changbin'in yüzünden çekmedi küçük olan. Kısık sesle bir teşekkür daha mırıldandı.

"Eve gitsek olur mu? Chan bugün gelmez, yalnız kalırız."

"O-olur."

Chan'ın evde olup olmaması neden bu kadar önemliydi ki? Hayır, yanlış düşünmemeliydi. Changbin o tarz birisi değildi. Düşündükleri yüzünden istemsizce bir utanç duydu ve arabayı süren adama bakmayı kesip camdan dışarıyı izlemeye başladı. Her yer aynıydı. Işıl ışıl, rengarenk...

Dakikalar sessiz bir şekilde birbirini kovalarken Changbin arabayı bir apartmanın önünde durdurdu. İkili birbirini takip edip arabadan indi ve kısa süre sonra eve girmeyi başardı. Burası da Felix'in evinden pek farklı sayılmazdı. Sadece biraz daha büyüktü.

"Dur ben sana bir şey almıştım, onu getireyim." 

Changbin oturma odasına girmek üzereyken konuştuğunda kırmızı saçlı onun kolunu tutup başını sallayarak reddetti.

"Biraz yanımda kalsan? Sonra getirsen olmaz mı?"

"Tamam." dedi Changbin. O getireceği şeyi getirememişti ama Felix hediye pakedini çoktan Changbin'e uzatmıştı.

_______________________________

Yorum yapmayı unutmayın lütfen... <3

Blood | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin