28. Hiçbir şey bitmedi, ben ölmedim.

1.3K 191 144
                                    

Sırtındaki çantayı oturma odasına girer girmez koltuğa attı Felix. Durgun bir şekilde oturan sevgilisine baktı. İyi olmadığı her halinden anlaşılıyordu. Küçüğün içindeki korku her geçen saniye azalmak yerine artıyordu.

"Changbin." dedi onun yanına otururak. Kollarını hızla boynuna doladı. Telaşlıydı, paniklemişti. Jisung'un sevgilisi yanında değildi ve şimdi de o Changbin'in yanında olamamasından deli gibi korkuyordu. "Bir şey olmayacak değil mi?"

"Bilmiyorum." Changbin fazla dürüsttü. Omuzlarını silkti ve Felix'in sarılmasına karşılık vermesi gerektiğini hatırladı. Kafası Minho'dan başka bir şey düşünemeyecek kadar bulanıktı. "Minho'yla konuşamadım."

Kırmızı saçlı hafifçe geri çekildi ve Changbin'in yüzüne baktı.

O sırada kendisini ve Jeongin'i okuldan alan Chan yanında başka bir misafirle içeri girmişti. Jisung...

"Bu-"

"Kim olduğunu biliyorum." dedi Changbin.

Oturma odasına yeni giren üçlü keyifsiz bir şekilde koltuklara yerleşti. Dikkatleri konuşan çiftteydi. Changbin'se bunları Jisung'un yanında söylemek konusunda tedirgin olmuştu. Birazdan büyük ihtimal Felix ağlamaya başlayacaktı, bir de Jisung ağlarsa  bunu ciddi anlamda kaldıramazdı.

"Gel benimle." Siyah saçlı ayağa kalktı. Oturma odasındakilere hiçbir şey söylemeden Felix'i odasına götürdü. Hayır, kendisi de kalkıp felaket senaryoları yazıp üzülmeyecekti.

"Changbin, ne olduğunu anlatmayacak mısın?"

"Başvampirle telefonda konuştuk. Minho yakalanmış." Büyüğün gözlerinde bir hayal kırıklığı okundu. "Nasıl yakalandı henüz bilmiyorum ama bildiğim tek şey var. O da Minho'nun yaşaması gerektiği."

"Evet." dedi Felix. Başını salladı. "Onun bir suçu yok."

"Eğer ben teslim olursam başvampir Minho'yu bırakacak, söz verdi. İyi bir lider olmasa da sözlerini tutar o. Bu yüzden gideceğim."

Kaşlarını çattı Felix. Yüzündeki ifadede bir değişiklik olmadı.

"Anlamadım."

"Minho'nun yaşaması için ben gidip teslim olacağım."

"Saçmalama." Felix'in sesi tek kelimede bile titredi. "Eğer gidersen ne olacağını biliyorsun. Başka bir çözüm vardır, gidip ateşe atlamana göz yumamam."

"Yapacak başka bir şey yok. Düşünmedim mi sanıyorsun?"

Başını sağa sola salladı Felix. Dolan gözlerinden düşen bir damla yaşın firarı saniyeler içinde gerçekleşmişti. Changbin ellerini onun yanaklarına yerleştirdi. Ve göz yaşlarını silip göz altlarını okşadı.

"Ağlamanı istemiyorum."

"O zaman gitme."

"Minho orada kalamaz Felix, benim yüzümden ona zarar gelecek. En başında bu tehlikeyi ben başlattım ve o başından beri bana yardım ediyor. Üstelik ben onu gerçekten seviyorum. Ona bir şey olmasına göz yumamam bebeğim."

"Hayır." diye mırıldandı Felix. Yaptığının bencilce olduğunun farkındaydı. Ama onu nasıl gönderebilirdi ki? Nasıl olur da 'Git.' derdi? "Beni bırakma lütfen."

Tekrar sarıldı Changbin'e. Kolları sımsıkı ona dolanırken büyük olan onun daha önce hiç böylesine kuvvetli sarıldığını görmemişti.

"Ben de gitmek istemiyorum." dedi Changbin. Eli Felix'in saçlarına gitti. Onları okşadı. Bir yandan da belki bir daha asla duyamayacağı kokuya doyamayacağını bile bile doymaya çalıştı. "Ama gitmek zorundayım. Hem geri gelme şansım da var. Bunu niye unutuyorsun?"

Blood | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin