Siyah saçlı elindeki telefonla pencerenin önünde durmuş, sokak lambası sayesinde kolayca görünen yağmur damlalarının gökten yere düşüşünü izliyordu. Yerlerde oluşan su birikintileri, diğer damlalarla beraber büyümeye devam ederken o, telefonun öbür tarafındaki arkadaşıyla konuştuğu için yağmuru izlediğinin farkında bile değildi. İkisi hem tehlikeli hem de büyük bir iş birliği içindeydi.
"Hâlâ izine rastlamadılar, bu da demek oluyor ki kendini çok iyi kamufle ediyorsun. Lütfen bu şekilde devam et, Changbin. Sana zarar gelmesini istemiyorum, bunca şeyi boşuna göze almadık. En sonunda hep birlikte bu görünmez zincirlerden kurtulacağız."
Arkadaşının konuşmasını o göremese bile başını sallayarak onayladı Changbin. Hemen ardından da sesli bir şekilde konuştu.
"Bir şey olursa sen haber verirsin yine."
"Veririm tabiki. Ama bir şeyi soracağım. Her hafta buradan dışarı bir kez çıkıyorum ama bu sefer çıkamadım. Onu gördün mü hiç? İyi mi o?"
Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu Changbin'in. Arkadaşının sevgilisiyle hiç konuşmasa da onun kim olduğunu çok iyi biliyordu. Uzaktan onu izlediği ve bir sorununun olup olmadığını kontrol ettiği de doğruydu. Onun yanına girmemesi ise tamamen kendi seçimiydi. Gerek duymuyordu.
"O gayet iyi, merak etme sen. Bugün gördüm daha."
"Gerçekten rahatladım."
Karşı taraftan bir nefes sesi duyuldu.
"Onu bu kadar çok mu seviyorsun?" diye sordu Changbin. Arkadaşının hayatını riske atma sebebi saçma bir duygu yüzündendi çünkü. Aşık olmak gayet normal karışılanabilirdi ama kim bunun için kendini riske atardı ki? Vampirlerin dünyalarında işler biraz farklı ilerliyordu.
"Elbette, hissettiğim duyguyu tahmin bile edemezsin."
Dudağının kenarı kıvrıldı Changbin'in. Böyle duygulara biraz yabancı olsa da arkadaşını dinlemeyi seviyordu.
"Benim kapatmam gerek, birileri geliyor."
Telefonun anında kapanması ile ekranı kapatıp telefonunu cebine attı Changbin. Şehirde telefon kullanmak bile yasakken arkadaşı bunu riske atmış ve metalik cihaz parçasını vampirlerin yaşadığı şehre sokmuştu. Siyah saçlı, arkadaşına ciddi anlamda minnetardı.
Onun da Changbin'in yanında durmasının sebebi bir nevi sevgilisi olsa da sonuçta şimdi hepsi aynı savaştaydı. Yapmaları gereken şey belliydi, şehri ele geçirmeleri ve baş vampir olarak istedikleri birini atamalılardı ama şu an bu imkansız görünüyordu.
Bir şeyler yerine oturana kadar Changbin'in yapabileceği tek şey kendini korumaktı.
Gözlerini yağan yağmurdan çekip perdeleri kapattı. Ellerini cebine soktuktan sonra arkasına döndüğünde yatağın üzerinde oturur pozisyona geçmiş, gözlerini kırpmadan kendisine bakan Felix'le karşılaştı.
Korkuyor gibi durmuyordu daha çok evde bulunan vampirin varlığından rahatsız gibiydi.
"Felix?" dedi sorar gibi. Çocuğun dağılmış saçları ve baygın duran gözleriyle hafif şişmiş dudakları onu birazcık yorgun göstermişti. Üstelik zaten beyaz olan teni şimdi daha da beyazdı.
"Ne yaptın sen bana?"
"Hiçbir şey yapmadım."
"Sana bırak dedim değil mi? Korkudan ölüyordum. Hem o nasıl bir acıydı ya? Bu kadar acıdığını söylememiştin. Bir daha asla olmaz, asla!"
Başını sağa sola salladı Changbin. Adımları yine Felix'in yanına gidip onun yanına yerleştiğinde son buldu.
Kırmızı saçlı çocuk, büyüğün şimdi ne yapacağını izlerken yoğun bir merak hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood | Changlix ✓
Fanfiction[TAMAMLANDI] "Senden beslenmeme izin verirsen seni her şeyden korurum ama izin vermezsen bu benim için de kötü olur, senin için de. Ben kan içemediğim için ölürüm seni de o adamlar öldürür. Karar senin. Bize yardım etmek senin elinde Felix." -Kan, h...